Her biri ayrı masal, ayrı hikaye
saklar içinde.
Otuz üç tanedir,
otuz üç çileli hayat.
Tuhaftır;
yolları kesişmiştir.
Sen oradan öyle bakınca bana,
aydınlattın tüm fikirlerimi, arındırdın.
Belki beni fark etmedin —
ki bu çok doğal.
Mühim değil;
sana bakayım yeter bana.
Biliyorum;
Saçlarıma aklar düşecek sana gelene kadar,
yaralarım olacak bu yolda.
Seni unuttuğum kadar
hatırlayacağım da
Gösterişli mezar taşlarıydı gördüğüm,
sıra sıra dizilmiş;
menekşeler, güllerle bezenmiş.
Acaba diyorum,
onlar yanıbaşınızdayken,
Allah’ım
Bir ekinoks gününde daha
Doğarken tam vaktinde güneş
Eserken emrettiğin yönden rüzgar
Zikrederken ismini kuşlar
Aşkınla raks ederken ağaçlar
Sen gidersen,
tozlu aynalardan tanıyamam kendimi.
Vitaminler uğramaz kapıma;
yaralarımı sahte sevgilerle kapayamam.
Senin güzergahını tavaf ederken,
Ötelerden… çok ötelerden,
bir muştuyla gelen;
çepeçevre kuşatıp,
benliğimi huzura erdiren,
hicranlı gönlümü serinleten
bu ses!
Yolunu şaşıran küçük bir karınca gibi,
öylesine şaşkın,
öylesine mecnun.
Gökyüzünü görsem,
seyretsem yıldızları,
yolumu bulacağım gibi.
Eksiliyor günler,
çıldırtırcasına.
Ne vakit maziye dalsam,
bin ah işitiyorum.
Ruhumda tuhaf dalgalar
Kuşatıyor dört bir yandan.
Farkındayım—
çalıyor
tehlike çanları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!