Her biri ayrı masal, ayrı hikaye
saklar içinde.
Otuz üç tanedir,
otuz üç çileli hayat.
Tuhaftır;
yolları kesişmiştir.
Biliyorum;
Saçlarıma aklar düşecek sana gelene kadar,
yaralarım olacak bu yolda.
Seni unuttuğum kadar
hatırlayacağım da
Gösterişli mezar taşlarıydı gördüğüm,
sıra sıra dizilmiş;
menekşeler, güllerle bezenmiş.
Acaba diyorum,
onlar yanıbaşınızdayken,
Allah’ım
Bir ekinoks gününde daha
Doğarken tam vaktinde güneş
Eserken emrettiğin yönden rüzgar
Zikrederken ismini kuşlar
Aşkınla raks ederken ağaçlar
Sen gidersen,
tozlu aynalardan tanıyamam kendimi.
Vitaminler uğramaz kapıma;
yaralarımı sahte sevgilerle kapayamam.
Senin güzergahını tavaf ederken,
Ruhumda tuhaf dalgalar
Kuşatıyor dört bir yandan.
Farkındayım—
çalıyor
tehlike çanları
Bana Doğruyu Söyle!
Ufukta kaybolan Güneş’i,
parlaklığını yitiren Ay’ı,
sönüveren yıldızları görünce
senin de kayboldu mu hayallerin?
Acı, kaç kelime doğurabilir acı?
Kaç cümleyle yoğrulabilir gözyaşı?
İnsan, kaç şiirle doğrulabilir?..
Şiire sarılarak geçer mi hüzün?
Dostun tesellisiyle güler mi yüzün?
Mevsim desen, anne mevsimi: şefkatlik,
aylardan umut, havada bir güzellik.
Dışarıya çıktık, ellerim cepte üşüyerek;
yürüdük, çöpteki kedilere selam vererek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!