Şimdiki aklımla çocuk olsam...
Mesela, seni sevmezdim bu kadar
Sevilecek onca şey vardı ki senden başka
Her ne kadar en sevilesi sen olsan da.
2009
Bir elmayı kesti,
Yarısını bana verip, diğer yarısını kendine aldı.
Ve konuştu; “Hani hep derler ya; bu benim işte, diğeri de sen… Yarımsın! ”
Bilmiyordu, belki de gözünden kaçtı, kim bilir…
Yeni bir elmayı aldım,
Yazarken kanatacak kadar çok bastırmışım, oysa hiç yara izim olmamıştı.
Yalnızlığı kısa süreli bir saklambaç sanmıştım, O ise hiç ortaya çıkmıyordu.
Murat Kürşat ERTEKİN
15 Ağustos 2010
23:00
Önce onun gözleri değdi gözlerime,
Sonra sonra karşılık verdim utangaçca,
“Sev” dedi… sevdim.
Önce onun gözleri alev alevdi,
Sonra sonra sıçradı bana bu yangın,
“Yan” dedi… yandım.
Yalnız sana gülümsüyorum, görmeni ummadan.
Yalnız seni görüyorum, uyurken ya da uyumadan.
Yalnız seni duyuyorum, yakından ve çok uzaktan.
Yalnız seni büyütüyorum içimde, kem gözleri umursamadan.
Yalnız seni istiyorum, kıymetini hiç unutmadan.
Yalnız seni bekliyorum, bıkmadan, usanmadan.
Sözlerin tekrar tekrar yankılanıyor kulaklarımda,
Tekrar tekrar yıkılıyorum her duyuşumda.
Zemheriler esir alıyor bedenimi, tir tir titriyorum.
Baharı arıyorum yeniden, mümkünse hiç bitmeyeninden.
Yaptığını yapmaya çalışıyorum, zorlanıyorum,
Seni unutmaya atıyorum adımlarımı,
Bazen tedirginlikle terk edilmelerin eşiğinde beklersin;
Bazen de bilinçli bir ‘yar’sızlıktır seçtiğin.
Murat Kürşat ERTEKİN
07 Eylül 2010
Koşabildiğim kadar hızlı koştum peşinden,
Telaşlar ovasında yolumu şaşırdım,
Nevmit bataklıklarını zar zor geçtim,
Kum fırtınalarında tükendim, kaybettim adımlarının kokusunu.
Halbuki tutunabildiğim kadar sıkı tutunmuştum hayata,
Uçurumun çıkıntısını kavrayan tek parmağımmışsın, kaydın…
Tedavisi mümkün mü yaralarımızın?
Her şeyi göze aldım, söyleyin nereye gitmeliyim?
Hangi masal dağının zirvesinde erişilmesi zor şifamız?
Veya hangi devi devirmemiz gerek bu azabı dindirmek için?
Hangi şehirde yaşar lokman hekim? Ne olur öldü demeyin.
Tüm bunlar kâfi gelmezse hangi adımdır telafi?
Çok sevgili gittiğinde;
Yerini, doldurulamaz hissedersin.
Hüznü, en ağır haliyle içine çeker ve daha bir olgunlaştırırsın.
Çıkmaz sokaklara birden düşüvermişsindir sanki...
Öyle ki, gelmiş olabileceğin yön bile yoktur, dört tarafın duvar.
Habis fikirlerin esaretindesindir çoğu zaman...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!