Ne kadar çok alışmışım kaybetmeye;
Kimi zaman cüzdanımı, yada elimdeki evimin anahtarını
Dalgın olduğum zamanlarda, sürekli gittiğim sokaklarda bile,kaybettiğim oldu yolumu.
Güler geçersin yada bir anlık duraksar sorgularsın ….vesaire.
Bazen kaybettiğin ehemmiyetsizdir,
Bazen gözlerinin dolduğu bile olur yalan mı.
Son güne bıraktım yine;
Hani her şey olabildiğine yüzeysel,
Hani bir ucu var bir ucu yokmuş yalanlarımın.
Sende beni böyle tanıdın ya ne diyeyim ki….
Bu yalnızlık benim
Bu sessizlik.
Bu yalın halinde feryadigan çığlık
O da benim
Sorma;
Nesini sevdim bu şehrin
Nesine duruldum bilmem.
Öyle anlatılacak cinsten maceramızda olmadı hani
Bağlamaz beni tepe yamaçlarında mezeyle karışık karı kız muhabbetleri.
Kahvehane camiasındakoltuk ısıttığım sa iftiradan ibaret.
Üç beş kağıt tuttursalar elime
Yoksulları düşündüğüm her an,
Ekmek gibi bölünüyorum ikiye
Yarısı vicdanım,yarısı canım.
Çeyrek somun arasında hiç tüketip,
umutlarımıza sarılıyorduk ısınmak için.
Oysa ölüm ne kolaydı,
sevdalarımız olmasaydı.
Haddini aşan cümlelere doğru uzayıp giden, dumanı ile
Orta yerinde geçen manzaranın, ince ıslık sesi
Kendini gösterir yeşil kirli bir tren.
Yanı başımda sancılı bir kapı gıcırtısı
Her şey, tam yerli yerinde.
Zaten hasret değil midir bir yanı sevdanın?
Umudu kağıttan bir gemiye yükleyip,
Ardına bakmadan kapatırsın gözlerini
Ve sonra,yağmurlar diner...mayısı beklemeden.
Gün batımı nasıl ki vazgeçmiyor kızıla çalan gamze sinden,
Ey divane gönül meczup isen,kalemde gör meramını
Meramım ama dır kalem ise lal olur diyemem ki
Ey abdal gönül derviş isen kalk giy hırkanı
Keramet hırka ile değil hurka iledir giyemem ki
Ey safi gönül haris isen Hu da bul merhemini
Pervaneyim ey aczim, Hu dur her dem duramam ki,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!