uzak soylu
yağmur yüzlü derviş’tim
‘bakılmaya doyulmayan gözlerim’ vardı
parmaklarım piyano
rivayet mütevatir
''Ölüm, mahşer günü bir siyah koç suretinde getirilip boğazlanır''
bir
siyah koç gibi
öldürüldü ölümüm
kızıl çığlıklara döndü izdüşümüm
az sonra beni çağırırlar
buralı değilim
yanımda
memleketimi bildirir bir belge getiremedim
üzgünüm
hiç kimse fotoğrafımı çekmedi
ya durursa
bir gün bu kasırga
şafak sökerse
kar kalkarsa ülkemden
gün herkesin bildiği yerden doğarsa
yarasalarım kaçışır
şiir iyi
acı
ve üzerime göreydi
ben hep göz ucuyla bakıyor
ve hep sıyırtma geçiyordum
bu arada ekranda birileri
söylemedi deme
gidiyorum geldiğim yere
arkama çalı
toynaklarıma telis bağladım
iz bırakmadan
en sessiz gidiyorum
Acımız Geceyi Büyütür
Hal Eylül, mazi Eylül, müzari Eylül
Eylül de geçti aymadım
Esasen şarkılar neyi çalar
Eylül lan ardında yeni bir Hilal
Bir başka Eylül var
Eylül kategorik bir çizgiydi alnımda
More halkaları göz altlarımın
Muttasıl, leyli aylarında
...