Hava puslu, geceyi yarmış bir ince ışık,
Yağmur gibi damlıyor, Ankara'da gemiler...
Sevdaya el sallıyor, çile çeken bir aşık,
Vedayı selamlıyor, Ankara'da gemiler...
Hep bekleyip durmuştum, bir candan akrabayı,
Vakit geç oldu…
Dumanlı gözlerinle baktığın yetmedi mi?
Kimseyi sığdıramadığın gönlüne duman mı doldu?
Vaktimiz bitmedi mi?
Tahmin ediyorum duygularını…
Kolumdaki zinciri
Duvarlara taktım ben.
Elimdeki tüm kiri,
Kazıyarak yaktım ben.
Kör ve topal yaşarken,
Nedir?! Altın renkli öfkeli tümsek…
Kopuyor sonunda vebalı dirsek…
Selam eder uzaklarda gelen güz,
Zulüm yağdırıyor kavrulan sonsuz düz…
Daktilo şakırtılarıyla girdim salona…
Yüzüm düşük, yüreğim sarhoş gibi…
Zorlasam da laf söylenmez buna!
Benim aymazlığım mı sadece bunun sebebi?
Birinci Celse…
Aşk ki, bir lahzada söyleniveriyor sözde,
Hakikati, cehennem misali yanmak özde…
Sevdanın ateşi, bütün denizler kadar çok;
Fakat onu anlatacak bir tek kelime yok…
Dizkapağıma bir bıçak saplandı;
Uğradım bedenin ihanetine…
Bütün bir kanım, beynimde toplandı;
Ruhumun aciz hayaletinde…
Dizimin sızısıyla taşa döndüm;
Kabarıp gökyüzünde maveradan bir duman,
Ciğerin ötesinden bir illet haşrolunan.
Bu beyaz duman mı canlı maddenin hevâsı;
Maddi hayata, illet, ruh derdinin devası…
Bir manevi hazdır ki, dumanı masivânın,
Bu ne doyumsuz sestir, sonuncusu nevânın…
Hayale doğru basamak basamak,
Merdivenler gözlerimde dürüldü…
Yasak duygular kaçamak kaçamak,
Yorgun göğüs kafesimde örüldü…
Islak kirpiklerin yorgun adresinde,
O kara gözlerin esrarlı büyüsü…
Nazarımdaki rengin kısık sesinde,
Deniz, yürekteki mısraların süsü…
Bu sönük sesimde en acıklı anlam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!