Faytonlar geçiyor gençliğimizin üstünden
Üşüyor anılar artık yazılmayan mektupların ucu yanık masumiyetlerinde
Birileri afişlerimizi söküyor şarkılarımızdan
Birileri ölümüne sevdaları söküyor yüreğimizden
Yüzlerimizi söküyorlar insanlığımızın saf tebessümlerinden
Mangal közünde har olmuş dostluklar külüne savruluyor yaban rüzgarlarıyla
çocukluğumdan kalma
bir torba misket
saydım hepsini
bir sana bir de bana
gülmüştüm bir vakit
iki yanında kalmış dudağımın
katre olup
sızasım gelir kaderin avuçlarından
bir ney'in ezgisinde
inlemek gelir esrik hüzünlerle
ve bir bakışın gözbebeklerinde
aşk olup erimek sonsuza dek...
Ölüm öpüyor kar beyazı
Ayazı can vuruyor
Umut sırtlarında yükleri
Rüzgar keskini yüzleri
Gün yüzü görmeden
bir sabah...
ilk çiy damlası kirpiklerinden sızacak
gözpınarlarında oynaşan güneşi kırıp
çalacak kapını rüzgarın hasretle dövünen eli
açarsan kapını bir umuda merhaba diyip
dolacak odalar dolusu cümle
Sokuldu sıcaklığın sineme
İpek saçlarının başak yağmuru
Serpildi tenime usulce
bir sabah ve uyanmak
yani kar beyazı bir körlüğe
susamak bir umuda
unutkan dudakların hafızasında yarım yamalak
gülümsemek çocuk saflığında
herhangi bir gün
BİR EYLÜL AKŞAMI
Bir eylül akşamı
Gözlerini deşti yalnızlığım
Yüzüm sahteydi
Bakışlarım sahteydi
bir gün anlarsın sende beni
yırtılan mektup zarfının gurbetinde
içine düşen hasretin titreyen ellerini
anlarsın neden ısırdığımı dudaklarımı
bir çocuğun gözlerinde anlarsın belki
cürmüne bol gelen bu dünyada ki korkularının
bekliyorduk
hayatlar nefes alıyordu bir yerlerde
kağıttan duvarlara hapsetmiştik ruhlarımızı
ay bozması yıldızlardan düşlere tapınıyorduk
ağlıyorduk insanlığımıza
bekliyorduk duvarları küskünlüklerimizde büyütürken
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra