Kalem gibi değil kalıcı belki
Sahiplen bu paslı kılıcı oğul
Kılıç, kalem gibi yazıcı belki
Zalim dersi bundan alıcı oğul
Müfredatı vahşet, işi cinayet
Ben küçüğüm
Seslensem duyar mısınız?
Ahraz kulaklarınızla
Anlamak zor mu gözlerimde ki
İki damla yaşı
Anlatmıyor mu tüm dertleri
Yiğitler şahlanıp ata binince
Düşmanın korktuğu gün olur
Çelik kılıcı çekip Allah deyince
Zalimler afallar, bir hal olur
Gazada kükreyip, tüfekler ateşlenince
Hicret ile hicran arasında bir bağ vardır hüzünden
Mazi canlanınca göz pınarları sökülür bu yüzden
Hor görme nolursun üzerine bastığın kara toprağı
Öyleydin, göbek bağı ile bağlandığın gibi o özden
Bir çığlık at, at ki duyulsun ta uzaklardan acı sesin
Heba ettik ömrümüzü
Boş bıraktık gönlümüzü
Mevla’m bizim cürmümüzü
Bağışlar mı ola hoca?
Giymedik verilen tacı
Uzadıkça uzayan bu fetret devri.
Ne zaman son bulacak Efendim.
Toprağı hasretle bekleyen servi.
Can suyunu alacak mı Efendim.
Kamunun en mahremini ellettiler
Sala verdiler sonra yuğdular
Derince bir mezara koydular
Ardından helallik sordular
Sustun bir zaman dostum
Zehir kattım aşıma
Dün Dağıstan bugün Suriye,
Ne ölüye hürmet, ne diriye
Düşe donun, donun eriye
Akıllı ol moskof dön geriye
Dağıstan aslanı kükrüyor şimdi
Dünya üç günlük bir kuyu
Şeytanın elinde ipin ucu
Çalan ile talan ile
Dünya döner yalan ile
Kafkas’tan uzakta gurbet elinde
Bir kale dikilmiş orta yerinde
93’te gelip zara ilinde
Yaşar Çerkezler kartal yuvasında hey
Diyab imiş eski adı bu yerin




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!