Çiçek olup kokularını göndereceksen
Rüzgar olup yellerini estireceksen
Sokak olup yollarında gezdireceksen
Sonra git istediğin yere
Yaprak olup üzerime düşeceksen
Akşam vakti, ezan duyuluyor minareden
İnsanlar toplanmış evlerine, yemeğe oturacaklar
Kimisi okulundan gelmiş kimisi işinden
Acıkmış hepside, acıkan karınlarını doyuracaklar
Ahmetse daha yeni geldi köyden şehre
Yüzerdik içinde küçük kanalların
Saklambaç oynardık içinde yoncaların
Bazen ağlardık içinde sancıların
Yalın ayak başı kabak
Yılanın yüzü soğuk gelir ezerdik
Tutarken ellerini zaman durdu da kımıldamadı yerinden
Bakarken arkandan gitmelerine, hiç aklıma gelmeden
Hayranlıkla ve huzurla seyrettim seni, güzelliğini
Arkandan son bakışım olduğunu bilmeden
Zaman çok nankör ve bir o kadar anlayışsızsın
Ah yeminler siz yok musunuz?
Parçalanmayan kalp kalmadı
Hepiniz sivri birer ok musunuz?
Kimsenin girerken haberi olmadı
Böyle kolay mı yeminler vermek?
Senin ellerin, gözlerin, senin dudakların gibi var mı?
Kısacık dünyada nefeslik misin, yoksa ömürlük yar mı?
Yanmış bir ormanım yağmurunu bekleyen
Hayat suyum musun benim, yoksa beni kül ettiğin har mı?
Hoş günde yanında olanı beyninde
Taşı ki arkadaşsız kalmayasın
Zor günde yanında olanı gönlünde
Taşı ki dostlarını unutmayasın
Sevilmenin dayanılmaz hafifliği
Koskoca bir labirentin ortsasında
Boğucu bir kentin ortasında
Yıkıcı bir derdin ortasında
Bir çare arar durursun
Bazen çaresiz gelmesi beklenir
Ne demek olduğunu adaletin
Nasılda kullanıldığını cehaletin
Büyüyünce öğrenirsin çocuk
Ne acı koyduğunu ihanetin
Gelmediğini bir şeyin elinden
İçerde mis gibi huzur kokardı
Yaşlı ellerini elime aldığımda öpmek için
Yüzlerine içten bir gülümseme dolardı
Beni beklerlerdi sanki içlerini dökmek için
Dedemin gülüşü yok mu geçmişi anlatırken?
col motil yaş 13