(Muhiddin-i Arabi’den Şiirler: 3) Kulluk

Ali Oskan
302

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

(Muhiddin-i Arabi’den Şiirler: 3) Kulluk

Tek bir Rahman olan Allah için,
her durakta surete dair gizli ve
aşikar şeyler vardır.

Eğer bu Hak’tır dersen sözün gerçektir.
Eğer başka hükme varırsan,
(batından zahire) geçmiş olursun.

Allah’ın hükmü bir durakta bulunup,
diğerinde bulunmamak değildir.
Fakat O Hak ile halka sefer eder.

Gözlerde parladığı vakit,
akıl onu üzerinde sebat ettiği,
kendi delili ile reddeder.

Halbuki gerçek görüşlü olanlar,
Hakk’ı hem manevi tecelliler suretinde,
hem de hayal denilen şeyde kabul edenler.

* * * *

Bir vakit olur ki, Kul şüphesiz Rab olur.
Başka bir vakitte de, iftirasız kulluk ve
derekesine iner.(*)

Kul kulluk derekesine inerse,
Hak ile genişler.
Rab olursa yaşayışı daralır.

Kul oluşundan dolayı, nefsinin aynını görür,
Dilekleri şüphesiz Hak’tan genişler.

Rab oluşundan dolayı da,
Mülk ve Melekut alemlerindeki bütün mahlukların,
kendisinden bir şey istediklerini görür.

Halbuki onların,
dilediklerini yerine getirmekten zatıyla acizdir.
Bundan dolayı bazı arifler,
bu yüzden ağlarlar.

O halde sen Rabb’ın kulu ol,
Onun kulunun Rabb’ı olmaya bakma;
sonra bu ilgi sebebiyle,
ateşe ve erimeye mahkum olursun...

(*) Mevlana ise bunu şöyle dile getirir: “Demir nasıl ateşe girince ondan farksız olur ve ben ateşim derse, İlahi tecelliye uğrayan kul da, kendi benliğinden geçmiş olduğu halde, “Ben Hakk’ım” der.”

(Fusus'ül-Hikem'den.)

(20. Şubat. 2007 - İzmir)

----

KULUN RAB OLMA AÇIKLAMASI:

Bir insan fenafillah olduktan sonra, bir açıdan Allah ahlakıyla ahlaklanma da demek olan, Allah’ın sıfatlarını kendinde tecelli ettirme aşamasında fenafirrab mertebesine ulaştığı demde kendini Rab gibi sanabilir, bunu aşamayıp burada takılıp kalırsa, kendinden bir nevi Şeytaniyet zuhur ederek Firavun (gibi) olur, yani kendini insanların tek öğretmeni-öğreticisi sanır (bir nevi şizofik paranoidsel sanrı) , fakat burada takılıp kalmayarak Allah’ın diğer isim ve sıfatlarını sırasıyla kendinde tecelisine devam ederse, hem şirkten kurtulur ve hem de firavniyetten.

Ali Oskan
Kayıt Tarihi : 20.2.2007 10:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


AÇIKLAMA: Sevgili Mehmet Çoban Bey Kardeşimin bu şiirimin altına eklediği aşağıdaki yorumuna karşılık husule gelen, cevap hakkımı kullanarak yaptığım açıklama hükmünde bir cevaptır: Sevgili Mehmet Bey Kardeşim demiş ki: “Ali bey, kulun Rab olması ve enel hak gibi, konuları açıklamaya zorlamayın kendinizi”. Hayatımda hiçbir şey için kendimi zorlamadım, zorlattırmadım, Allah’ın izniyle hep özgür yaşadım, aç kaldım, susuz kaldım ama özgürlüğümü hiçbir şeye değişmedim, Sevgili Rabbime sınırsız şükürler olsun. Sevgili Mehmet Çoban Bey Kardeşim yine demiş ki: “Kulun Rab olması düşüncesini ileri süren Muhiddini Arabi, Rabbin huzurunda düşüncelerini savunacaktır. Doğru yanlış orada belli olacaktır. Bizim geçmişteki zatları nasıl gördüğümüz önemli değildir. Önemli olan Rabbimizin katındaki hesapta, onlarında, bizimde ne olacağımızdır. “ Acizane ben derim ki: “Önemli olan Rabbimizin katındaki hesapta” onların ne olacağı değil de bizim ne olacağımızdır, yani geçmişteki zatların orada ne olacağı bizi asla ilgilendirmemeli; bizi, orada bizim ne olacağımız ilgilendirmelidir. Acizane ben Kur’an’dan edindiğim anlayış ile; bırakın Gavs-ı Azam, Muhiddin-i Arab, Mevlana, Rabbani, Mevlana Halid ve Bediüzzaman gibi zatları, Lao Tzu, Budha, Konfiçyüs, Zerdüşt gibi zatları bile ve hatta onların anlayışı ile Allah’a inanmış ve onların anlayışı ve ihlas ile yolunu belirlemiş olanları bile tekfir etmekten (küfürle suçlamaktan) , Alemlerin Rabbi olan Allah’a sığınırım. Ayrıca Bu şahısların sözlerini basite indirgeyip tekfir etmek kolaydır ama, yarın ahirette Allah? “Senin vazifen tekfir etmek miydi”, diye sorunca ne cevap vereceğiz? Yine acizane benim Kur’an’dan edindiğim anlayışa göre “amentü”nün her insan anlayışına göre değişen sayıda farklı kaideleri vardır. Örneğin: Kur’an’a göre; insanların akıl, irade, düşünce, duygu ve idraklerine, yani kısacası bilinçlerine göre; yalnız insanlar birbirleri ile şirk koşmamak şartıyla sadece “Allah’tan başka tanrı” yoktura inanmaları halinde mü’min olabilecekleri gibi, yine akıl, irade, düşünce, duygu ve idraklerine göre yüksek bir bilinç boyutlarına çıkabilmiş olanlar içinse durum farklıdır. Bilinç yükseldikçe ‘amentü’ kaideleri de bilince bağlı olarak artar. Yoksa aksi takdirde Kur’an’dan, peygamberlerin dahi kafirlikle itham edilip ispatlanabilecek kadar delil ve bürhan çıkarılabilir ve şu anda bütün Müslümanlar da bu yolla delilli ve ispatlı olarak tekfir edilebilir. Yine Mehmet Çoban Bey Kardeşim demiş ki: “Ayrıca, Ali İmran Suresinin 7. ayetinin açıklamaları, elinize geçirdiğiniz her tefsirden okuyunuz. Sadece bir görüşten değil. Müteşabihat peşinde koşanlar asla iflah olmazlar.” Evet Mehmet Bey Kardeşim bu güne kadar bir çok tefsir okudum ve bir o kadar hatta daha fazla da meal okudum. Bu tefsirler arasında araştırıp inceleyerek 8-10 kere okuduğum tefsirler oldu, yani laf olsun diye veya okumuş olmak için okumak yerine çoğunu defalarca okuyup inceledim. İşte size kendini bildi bileli Kur’an ile içli dışlı olan ve Kur’an çalışması yapan ve en önemlisi de bundan gelir ve rant elde etmeyen ve buna en son noktasına kadar özen gösteren bir Kur’an emekçisi Sevgili Hakkı Ağabeyden bir tebyin, çünkü o ‘tefsir’ değil ‘tebyin’ yaptığını söylüyor. // İşin aslına gelince “Tevil” sözcüğü “geriye dönüş” anlamındaki “evl” sözcüğünün tefil babından mastarıdır. “evvele, yüevvillü, te’vilen,….” diye çekimi yapılır.Türkçe’deki “evvel/ilk” sözcüğü de bize Arapça’daki bu sözcükten gelmedir. “te’vil” sözcüğünün anlamı ise “geriye dönüş” anlamından değişimle “tedbir/arkalaştırma” ve takdir/ayarlama” anlamınadır. Bunu tam tamına Türkçeleştirirsek “1’inci 2’nci, 3’üncü …..” gibi ardı ardına dizmek” anlamını söyleyebiliriz. Ayrıca “öncelik sırasına dizmek, öncelikleştirmek” olarak da ifade edebiliriz. İşte müteşabih ayetlerin o birbirinden güzel, birbirine benzeyen, açık seçik anlamları Allah tarafından ve ehil kimseler tarafından “bu anlam birinci, şu anlam ikinci,şu anlam üçüncü, ….” gibi ard arda sıralanabilir, önceliklenebilir. İşte müteşabih ayetlerin tevili bu demektir. // (Hakkı Yılmaz) Demek ki ehil olan her kes kendi anlayışına göre (makalenin baş tarafında belirtmiş) bir çok manalar çıkarabilir, ehil olmayanlar değil. O halde Kur’an’ın bazı yerleri ehil-naehil her kese açık değil, ancak ehil olanlara açık ve belki tevil veya tefsir veya tebyin gerektiriyor. Ve yine Mehmet Çoban Bey Kardeşimiz demiş ki: “YB-36 Enel Hak Çalışmamı okuyabilirsiniz.. “ Sevgili Mehmet Bey Kardeşim ne Hallac-ı Mansur, ne Muhhiddin-i Arab ve hatta ne Firavun ve ne de bir başkası, yani hiç kimse kendinin Allah, Tanrı veya Halkeden olduğunu iddia etmiyor ve tarihte de hiçbir kimse böyle bir söz söylememiş ve iddia etmemiştir. Zira ne akıl ve ne de mantık planında böyle bir iddia zaten asla mümkün değildir. Elbetteki Firavun’un rab’lik (öğreticilik) iddiası diğerlerinden farklıdır, fakat o bile iddiasında Allah’ın Rabliği yerine kendi rabliğini değil, o günkü insanlara Allah’tan sonra kendinin ikincil rabliğini (öğreticiliğini) iddia etmişti. Yani Musa’nın vahy öğretisi yerine, Yusuf peygamberin eskimiş öğretisini, kendi yorumlarıyla kendine ve Mısır’ın üst tabaka halkına göre uyarlayarak bunu kabul ettirmek için: “Ben sizin rabbinizim? ” “Bu öğretiyi sizlere öğreten, talim ettirenim” diyordu. Rab kelimesi etimolojik olarak r-b-b kökünden gelir ve o yüzyıllarda öğretici, öğreten, hoca, eğitici veya terbiye eden anlamlarında kullanılmıştır. Bu sebeple, sizin “YB-36 Enel Hak” şiirinizde bahsettiğiniz gibi “Dese ki biri”ler zaten olamaz, yani böyle diyenler zaten yoktur. Ancak şizofik paranoidsel sanrılarla (hezeyanlar) malul veya şizofik hebefreniksel varsanılarla (halisünasyonlar) malul kişilerin söz ve iddialarından öteye geçemez. Sevgi, saygı ve muhabbetler. (24. Şubat. 2007 – İzmir) Allah’a emanet olun. Ali Oskan

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem

    Dostlarım tartışılan konu aslında özelde tartışılması gereken bir konu incinen duygular olabilir. Lakin birşeyler söylemedende yapamıyacağım.
    Her kul kendi aklı mertebesinde bir Allah yapar ve ona tapar,amma Allah tüm akıllarda tasarlanandan münezzehtir.Bizim akıllarımızın menzili sıfatlarının
    CEM ine kadardır Zatını ihata edemeyiz.

    Var olanın esmalarının bazısı sıfatlarını bazısıda zatını işaret eder, Rab esması sıfatidir
    Efendimiz (beni gören rabbını görür) dediğinde
    bu anlayışa işaret etmiştir, Dizi dibindekiler (şimdide Allahlıkmı ilan ediyorsun) deyip tepki göstermişlerdir. Bu günde bu konu yeterince anlaşılmamıştır anlaşılmaması doğaldır.

    Allah esması ; subuti ve zati esmalarının CEMİDİR
    Allah esmasının zuhuratında diğerleri hükümsüzdür.

    Bu anlayışın ışığında rahatlıkla söyleriz ki

    Allah var onunla beraber başka bir şey yok.....

    ONU anan Gönüllerinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Değerli kardeşim Ali bey, bundan önceki yorum üzerine şiirin hikayesi altına koyduğu yorumlarla konuya daha bir açıklık getirdi.

    Bundan dolayı öncelikle kardeşime teşekkür ederim.

    Böylece ilk yorumum hedefine ulaşmış oldu.

    Kur'anın ortaya koyduğu inanç esaslarının temelinde,

    'zan üzerine iman olmaz' esası vardır..

    'Zan' bir konuda, Allah'tan açık ve seçik bir ayet gelmediğinde, insanların fikir üretmeyi, yani yorum yapmasıyla meydana çıkar..

    Bu nedenle, yukarıdaki söz, 'Yorumlar üzerine iman olmaz' şeklinde de okunabilir, düşünülebilir.

    Allah mümin kullarına, şeksiz, şüphesiz ve yorumsuz iman nasip etsin inşaallah..

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Ali bey, kulun Rab olması ve enel hak gibi, konuları açıklamaya zorlamayın kendinizi.

    Her insan bir ömür yaşar. Ve kendi ömrünün hesabını verir. Kendi ömründe neyi nasıl düşündü. Neyi nasıl yaptı?

    Kulun Rab olması düşüncesini ileri süren Muhuddini Arabi, Rabbin huzurunda düşüncelerini savunacaktır. Doğru yanlış orada belli olacaktır.

    Bizim geçmişteki zatları nasıl gördüğümüz önemli değildir. Önemli olan Rabbimizin katındaki hesapta, onlarında, bizimde ne olacağımızdır.

    YB-36 Enel Hak

    Çalışmamı okuyabilirsiniz..

    Ayrıca, Ali İmran Suresinin 7. ayetinin açıklamaları, elinize geçirdiğiniz her tefsirden okuyunuz. Sadece bir görüşten değil.

    Müteşabihat peşinde koşanlar asla iflah olmazlar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Ali Oskan