Ölümü düşledim bugün
Acısız bir ölüm, gamsız kedersiz
Kader mi gülecek yüzüme
Yoksa, ruhum mu kalacak, bedensiz
Uçurumun eşiğindeyim bugün
Dipsiz bir uçurum, uçsuz bucaksız
Kader midir ölümü getiren
Yoksa, keder midir ölüme götüren beni, sebepsiz
Ölümün eşiğindeyim bugün
Apansız bir ölüm, sessiz sedasız
Keder mi kalır geriye benden
Yoksa, belki de umut belli belirsiz...
Eray Çatal
Kayıt Tarihi : 17.5.2025 22:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Her insanın hayatında inişler ve çıkışlar vardır; kimi zaman dibe vurur, kimi zaman zirveye tırmanır. “Ne olacak canım, hayat işte... Herkes bir şekilde yaşayıp gidiyor,” deriz çoğu zaman. Bu kadar basite indirgemek, biraz ironik değil mi? Hayat işte deyip geçmek biraz ironik kalıyor ama gerçekten durum böyledir belki de. Yaşam, çoğu zaman öylesine yaşanır; günler birbirini kovalar, anılar silinir, izler kaybolur. Bana kalırsa, hayatta asıl önemli olan, arkamızda silinmeyecek bir iz bırakabilmek. Bir an, bir cümle, bir dokunuş… İnsan ancak o zaman gerçekten yaşadığını hissedebilir. Ne yazık ki ne kendi hayatımda ne de başkasınınkinde bir iz bırakabildiğimi söyleyemem. Bu yüzden ömrümün bir kısmı, tutunacak bir dal aramakla geçti. Ne bir iz… ne bir dal… İkisini de bulamadım. Derken, hayat bana küçük bir tesadüf armağan etti: Ümit Yaşar Oğuzcan’la tanıştım; satırlarıyla değil, sanki yüreğiyle dokunmuştu bana. Şiirlerindeki o ahenk, o tutku… İçime çekmeye başladım, usulca ve derin bir nefes gibi. Ardından Nazım Hikmetler, Cemal Süreyalar, Özdemir Asaflar ve daha niceleri sırayla gelip yer etti ruhumda. Bir dal bulmuştum kendime; kökleri kelimelere uzanan, dallarıysa duygulara sarılı bir ağaç gibi... Bir gün, belki bir anlık cesaretle, “Ben de şiir yazmalıyım,” dedim kendime. Kalemi elime alışımı hatırlıyorum: sayfa bembeyaz, zihnim bomboş… Sadece bakıyordum. İçimden “Şairler nasıl yazıyor acaba?” diye geçirdim. Gerçekten, oturup ellerinde kalemle ilhamın gelmesini mi bekliyorlardı benim gibi? Sonra…kendimi yalnız hissettiğim, adeta ölümü düşlediğim bir günde tavana öyle boş boş bakarken, kelimelerin gözümün önünden geçip gittiğini fark ettim. Ruhumun en kuytu köşesinden birkaç dörtlük çıkıp geldi resmen. O an anladım: Hiçbir şair ilham gelecek diye beklemiyor. Meğer şiir, ruhun aynasıymış; acının, sevincin, öfkenin ve umutların kelimelere dökülmüş hâliymiş. Şairin yüreği neyle doluysa, kaleminden de o dökülüyormuş. İşte bu yüzden, o gün yazdığım şiirin benim için çok özel bir yeri var. Çünkü o şiir, tutunacak dalım oldu. Ve şimdi geriye sadece bir şey kalıyor: İz bırakmak. Eğer bir okuyucunun yüreğine dokunabilir, onu bir an olsun durup düşündürebilirsem… İşte o zaman gerçekten yaşamış olacağım.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!