Muharrem Elmacı Şiirleri - Şair Muharrem ...

Muharrem Elmacı

Zeynep geldi, sevinçten gözyaşına boğdu,
Bu gün, tam saat, on dört onyedi de doğdu.
Var mıymış dünyada, bu kadar güzel duygu?
Yaradan bizi, dünyada cennete koydu.

Devamını Oku
Muharrem Elmacı

Bir gül ki o, koklandıkça kokuyor,

Sakındıkça dikenleri batıyor.



Devamını Oku
Muharrem Elmacı

Kaş başına mezar kazıp oturdum.
Beyaz bezden kefen biçip getirdim.
Sevdiklerim, birer birer yitirdim.
Bu dünyada tutunacak dalım yok.


Devamını Oku
Muharrem Elmacı

Biz, dede torun aşkını birbuçuk senedir yaşıyoruz. Önce ben aşıktım, yaklaşık altı aydır, çok şükür aşkımız karşılıklı. Beraber yaşamasak da arada evlatlarımız sılayı rahim yapıyorlar; biz yollarımızı İstanbul'a düşürüyoruz, hatta Sinop’tan Antalya'ya yolum düşse bile, yol İstanbul'dan geçiyor. Anlayacağınız bütün yollar İstanbul’a çıkıyor.
Daha bizimkinin dili pek dönmüyor ama yine de istediklerini ‘dede, baba, anne, ha (hala) tepsi, gel, git vb.’ kelimelere ilaveten en çok kullandığımız ‘ıh’ kelimemizle ev halkını yönetme kabiliyetimizi sergiliyoruz. Seksen yaşındaki yerinden zor kalkan büyük babaanneyi bile yattığı kanepeden kaldırıyoruz.
En büyük zevkimiz, çok değerli bir öğrencimin yıllar sonra izimi bulup, beni hatırlayarak göndermiş olduğu gümüş kahve takımı ile kahve yapmak, içerisine bir şeyler dizip, evdekilere sırayla içirmek. ‘İç, iç, iç…’
Zor şer, yere oturup, ne bulduysak kahve tepsisinin içine tekrar yerleştiririz, yetmişlik nine gibi ıkıl ıkıl kalkar, yorulmak bilmeden aynı hareketleri defalarca yaparız. Nihayet yorulunca oyun değiştiririz, mutfak, hol, salon eşyaların yerlerini kontrol ederiz. Kucağa çıkar, portmantoda asılı ne varsa yerlerini değiştirir, holdeki bir yaşında yaptırmış olduğumuz takvimdeki resimlerini tek tek gösterir, ‘bu? Bu? ’ sorularıyla defalarca isimlerini söyleriz. Kendi uyuduğu bir resme gelince, ‘Zeynep burada ne yapıyor? ’ deyince; iki gözünü yumup ‘uuhh’ (uyuyor) deriz. O uyuma numarası yapınca biz hemen kaymağına saldırırız, biraz geciktirirsek de tek gözümüzü kısarak açar, hadi dercesine bekleriz.
Mutfağa geçip, buzdolabının üzerindeki resimleri tek tek inceledikten sonra ‘aç’ der, dolabın kapağını açtırıp, yiyecek bir şeyler varsa ki; pek boş olmaz, ‘ıh’ ile isteriz. Bir şeyler atıştırıp, peşinden şarkı söylemeye başlarız. Ardından halaydı, horondu, oynamaya başlarız. Bu fasıl da bitince; Halayla telefonla konuşuruz. Konuşmamız ‘aaa.. (alo) , haaa (hala) ’, resimleri göstererek; kimse onu, ona anlatırız.
Bir akşamın yorgunluğunu Zeynebimizin meşgalesiyle atarız. Gerek babaanne, gerekse ben bu mutluluk ve sevinçle birer Zeynep olur çıkarız.

Devamını Oku
Muharrem Elmacı

Çingene padişah olursa öyle,
Olmadık emirler yağdırır böyle.
Bir kere ağzından güzel söz söyle,
Boyalı saçını yolarım cadı.

Tesadüf gelmişsin huzur iline,

Devamını Oku
Muharrem Elmacı

Bu gün de yol’c ettik, dostun birini.
Gittikçe gidiyor, gelmiyor geri.
İçimde ürperti, sırada kim var?
Elimin altından uçtunuz yıllar.

Gidenler gelmiyor, yol’c ettik diye,

Devamını Oku