ölü zamanların gezinen cesetinden
helede yalnızlığın kafesinden
usanıpta çekip
gitmek
varken,
adımlarımı sayan kaldırımlardan başka
Biliyorum Gidecekdin Bir Gün Bu Şehirden
biliyorum bir gün bu şehirden
gideccek, mazine gömeceksin beni...
giderken,
yüreğinde bastırdığın bir sevinç,
son gecemdi yalnızlığımda aldattı beni,
yalnızlığm seni geçti bu sefer,
ve bu sefer senin gibi
o da sattı beni......
haliçte kokulardan daha beterdiniz sizler
bu hayatta
seni seviyorum genç kız
saçların savrulurken rüzgarda
gözlerindeki giz
esir eder beni
ummadığım bir anda...
aşkları anlatırdım eskiden,
ilk aşkları, son aşkları
şimdi militan gömleği
giydirdim yüreğime.
heyhat ellerim çoktan bağlı
habersizce giydirilen
sorma titrersin,
en baharsız yeşile
senin için geldim...
anılarım için....
yetmeli ve bitmeli,
yağmurlarla
söyleşiyorum,
döküyorum, dertlerimi gözyaşlarımı.
tomurcuklar seviniyor,
fidanlar şükür diyor.
bir kurşun vınlıyor kulak tozumda
merhamet gözyaşları
akarken
gökyüzünden,
özlemleri akarken
gözlerinden
seni sevmek acıyı sevmekse,
gözyaşı dökmekse her gece
sorularla boğuşup,
yenilmekse çaresiz....
ölmek istemekse,
yalnizliği çaliyor saat tiktakları
bir maestronun kolları gibi,
akrep yelkovan.
her hareketiyle zamanı siler.
offf yureğimde bir sıkıntı saatli bomba....
bu denli muhteşem sözcükler nasıl bir kalbin eseri? bu kalbi bu hale sokan ne peki? her ikisine de hayranlık duymamak mümkün değil!