İnsanlık bu işte,
O kadar kör ki tırnak için feda etti sağlam bedeni.
Yerin altında aradılar,
Oysa maden gökyüzündeydi.
Bütün bir ilgimiz, alakamız ve özentimiz;
Zerrenin zerreye olan hayranlığıydı.
Bakışları hâlâ aynıydı, yüzü ise daha soluk…
Birlikte yürüdüğümüz yollarda birbirimize karşı cephe kurduk.
Şimdi bin parça yüzümden düşen.
Önce gözümden düştü, sonra yüreğimden.
Gökyüzü, güneşi doğurdu her sabah.
Düşüncelere ütü çektim silbaştan.
Size bir şiir daha
Yazan deha.
Size sayılar dolusu dize, gelin dize, girin ize,
Hak verin bize, inanın gize
Bu dünya gerçek dünyanın finaline giden bir vize.
Fındık rolü yüklemeyin cevize.
Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki…
Bulmalıyım senin için, nurdan beyaz gelinliği…
Konuşamamamı mazur gör,
Güzelliğin başımı döndürüyor.
Anlatamadıklarımı yazdım ben de.
Sen de bilirsin, ne anlam ifade ettiğini bende.
Bir anda sevdik, bir anda ayrıldık, bir anda yaralandık.
Fakat yaralarımızı bir anda saramadık.
Şimdi asıl manada olgunlaştık.
Beklemediğimiz bir şey değildi önümüze gelenler.
İftar olmadan çok önce kurulmuştu yemek sofrası önümüze.
Ama hiç aynı şey değildi yemeği beklemek ile yemek yeme.
Yaş ilerledi ve ben ölümü içimde yaşıyorum biçare.
Hayat da beni yaşıyor, geri aldı ne verdiyse.
Yokladı, sınadı gençliğimi; hapse attı bedenimi.
Bedenim eskisi gibi değil, sanki etmiş ölüm yemini
Yaş ilerledikçe önümdeki tüm yollar yolcu olmakta.
Bugün bir gündüzü gece yapmayı başardım, ya sonra…
İki saatlik bir sınav öncesinde ve sonrasında ne kadar zamanımızı ve benliğimizi bizden söküp almış. Bazen bir dakikada kalmış hayatın anlamı, bazen saniyeler gizlemiş tüm bir geleceği ve biz kuşlar uçmayı öğrenemeden uçacağımız yolun haritasını çizmişiz. Hayatımızın geri kalanını bazen ucu kırılan bir kaleme bazen ise bir internet sayfasına sıkıştırmışlar. Tüm bir hayat “Gözün aydın” ya da “Hayırlısı böyledir belki, üzülme’’ arasında gidip gelmiş. Kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi unutmuşuz. İstediklerimiz ile bizim için istenenler arasında yaşayıp kaybolmuşuz. Kaybetmişiz sevgili.
Aklımız bir otobüs olmuş gelen gidenlerle. Molalar vermişiz yorulduğumuz yerde. Hayaller, umutlar olmuş bu otobüsün benzini.Otobüsümüzden düşünmeyi çalmışlar, yolculara harcamış tüm benzini. Kendi ellerimizle itmeye başlamışız otobüsü; ama gidenlerin otobüste bıraktığı ağırlık gücümüzün yetmemesine sebep olmuş. Kimsesiz, ıssız bir yerde çaresiz yardım beklemişiz sevgili. Hüznün arkadaşı, kaderin bedduası olmuşuz. Kendimize bile fazlalık olurken “Neden, niçin’’ diye bile soramaz olmuşuz. Hayallerimiz fazlalık olmuş bu hayata, yenilmişiz. Bu hayat fazlalık olmuş yaşantımıza; elimizi taşın altında koydukça ellerimiz kirlenmiş ve bu hâlimize dert dertlenmiş, üzüntü üzülmüş sevgili.
Zifiri bir gecenin ortasında açılan ışıklarda gündüzü bulmak gibi birbirimizi şarkılarda bulmuşuz sadece. Kendimizi kandırdıkça ruhumuzun burnu uzayıp durmuş da kimse görememiş. Savaşa girmişiz, yaralar almışız. Savaşta kazanan savaşın kendisi olmuş. Ağaçta asılı iki meyveymişiz, birimiz güneşi selamlamışız birimiz yaprakları... Ellerimiz kavuşmasın diye ellerimizi tutmuşlar; yine bu Ramazanda tutulan değil tutan kazanmış. Gerçekleri söylüyoruz diye sözümüzü kesmişler; yine bir Kurbanda kesilen değil kesen kazanmış. Hayatın yönlendirdiği gibi yaşamayı öğrenmişiz, hayatı yaşamımıza göre yönlendirememişiz. Bizi bizden söküp almışlar sevgili.
Orta Doğu mavi kelebeğin doğduğu nehir.
Kendi coğrafyasında bir garip misafir.
Kendi lokmasını izinle ağzına götüren bir millet.
Orta Doğu basit bir eşya, Birleşmiş Milletler zilyet.
Nükleeri olan ülkeler taş atan insanlardan korkarlar.
Sanat bir saltanat.
Evrende galaksilerden yazılı bir isim.
İnsanın çıkarları çıkmaza sürükledi duyguları.
Yaşadığı yeri terk eden insan vicdanı.
Vicdanlarımız bizi terk etmiş bir elveda demeden.
Toplumun efendisi yöneten değil hizmet eden…
Buram buram sevda türküleri yanar bu ateşte.
Eline yapıştırır silahını Mehmet’im damlalarca alın teriyle.
Bir damla daha fazladan sarılayım anama derken,
Henüz yaşamı yeni çözmüş, iyi ile kötüyü birbirinden elerken
Kahpeler mayın döşer yollara Mehmet’imin kollarını ondan almak için.
Mehmet’imin anasına sarılmasını engelleyen bu nasıl bir kin?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!