melekleri küle çevirmiş bakışın nârlarını
harların hevesinden çalıp yakmaya geldim
şirk ummanında boğulmuş cehlin sözlerini
gözlerin görkeminden deyip yıkmaya geldim
uçurtmaları değil gökyüzünün gezdirdiği
sam amcanın uçakları, bomba kusan
yanan vatanına elleri
zorla bastırılan
yalvarırken küçük dili
titreyip kızaran
donukluğum, güneşten bahtsız beyaz mermerin dokusu
parmaklarımdan tüten, kül değil cennet kokusu
fayihası döktürür cennet artığı güllere gözyaşı
yapraklarında ikram, süzülür durur mezarlık papatyası
nedametim, ilk yaprağı döken rüzgarın rücusu
delaletim; kasvetin et, kemik ve kanla tezahürü
mezarlıkta unutulan çocuğun
alnındaki ölüm mührü
hakk kitabında tasviri aşikâr bir hâl üzere
yağmurlar yağar gözlerin
ey sen!
avcunu avcuma kapadığında
yanan kağıtları söndüren
ne olur kağıtlarımı harlama
ey sen!
çangan'da saray basan 40 çeriler
ötüken'de turan kuran tanhu mete'ler
aral'da destanlar işleyen korkut dede'ler
düşer aklıma, utanırım
bedr'de kılıç savuran pîr ali'ler
isli pencerenin, meyranın cesasetine aldırmadığı yerden
yek gününü, güldanın yegane ziynetini ketm ile geçiren
pervanegânın tozlu kanatları, sair gül ehlini çürüten
kademlerine sayısız kesi, ikram temaşahanesinden
gönle uyku vehmi, mutlak gelecek avare ezgisinden
sivri günahlarımla kazılmış rüyalarda
sevaplarımı çaldırdım
yorgun tövbelerimi çakıp
tabutumu sıkamadım
boşluğa saldığım çığlıklarla
adını çağırıp hududumu yardım
giryeleri donar göklerin, derdime ağlarken
karlar altında kalmış serseri adımlar
gözlerim gözlerinden köşe bucak kaçarken
ab-ı hayatı değil ruhum ruhunu arar
zalim yeislerimin pusularına, yaralarımla tutulurken
seni sorarım yıldızların görkemine
ağlarken sönmüş her huzmesine
yaratılmışın en cisimsiz köşelerine
şark ile garbın gurbetine, seni sorarım
seni sorarım yavruların miladına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!