Ah mine''l arş
Yer, benden kaçar; gök, sana vurgun
Anlatamam kimselere seni
Ah çekişlerim duyulsun.
Sen ki gecesiz sabahların,
Uykusuz gecelerin gözcüsü
Ellerim ince bir çizgi halinde sızlayan kalbimde
Ufuktan yansıyıp yüreğime değiyorken gözlerin
Ruhumdan çaresizliğin aşkıdır üfürülen
Neyim, kimim ben anlat bana sevdiğim
Bıraktım saymayı, kaç ağıt çıkmış ağzımdan
Aylardan kasım, saat bir gece vakti
Tüm ışıklar sönmüş,
Bir yıldız dikkatini çekiyor
Saklanma kadavra ağaçlarının arkasında
Kaldır başını,
Yeni açmışken henüz gözlerimi
Acımadan iki tokat vurdular
Nere düştüm bulamadım bileni
İki nara, ben susunca durdular
Örtü üstü tahtadandır soframız
Yoruluyorum getirince aklıma umarsızlığımı
Dolanıyorum yapayalnız çoğu kez düşlerimde
Apansız düşmüşüm yine bir keresinde çöllere
Bastıkça koşuyorlar kum taneleri arkamdan
Kavrulan sıcağında vahanın parmaklarım
Salık veren telaşla hurma ağaçlarıydı
Dünya üç günlüktür, ikisi yalan biri zulüm
Şefkatinle sar büsbütün
Adalet herkesedir, mazlumaysa zulüm
Çile yekpare, akıllarda hüzün
Terkedilmişlerin,
yolda kalmışların
ve hatta
tüm yalnızların kamçısıdır gece
Öylesine berrak
İçten bir sarılmayla
Yarsam ürpertici ayazların yalnızlığını
Parçalara ayırsam cemre gibi görünen
Dipçiğinden tohumlar saçan karanlığı
Sevinemem gelişine hüzünlü baharın
Kışın soldurduğu güller kimindir?
Kalksın çürümüş goncalar üstünden
Şafak basmadan karanlığı
Şarkın incili güneşi, terletmeden karanlık geceyi
Saçlarından dökülmeden çiğ taneleri
Gel;
Korkmadan,
Sormadan,
Hangi yayladan sürgünüm söylemezler bana
Çullarına dağların ekiyorum hasretlik
Tutup teveğinden çekiyorken üzümü
Damlıyordun elimden, sahi biz kimdik?
Işıl ışıl seyirtiyordu gülden bakışların




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!