Kuş kanatları kadar hafif
bir hüzün elimizdeki
Sonbahar kışı beklerken
Ruhumuzda soğuk bir hüzün
İnsan yanılgı içindedir her an
Sevildiğini bilmez
Sevdiğini görmez
Güçlü olana saygı duyar
Menfaati olanı sever
Umduğunu bulamaz insan
Bir tarla başında sonsuz uykuda
Kasım yağmurlarında ıslanmışsın
Soğuk bir gecenin ortasında
Bir sokak köpeği ulurken gökyüzüne
Hırslarınla korkularınla çaresizliklerinle
pişmanlıklarınla başbaşa kalmışsın
Bir depresyon otelinde
Yedi yüz liralık oda
İçinde banyo bile yok
Tahtakurusu cirit atıyor güreş tutuyor
Sırtımda acayip bir kaşıntı
Bataryası bitmiş tuşlu telefon
Deniz olabildiğince güzel
Bir deniz kızı karaya çıkmış güneşleniyor.
Saçları güneş renginde Allahım gözlerimi gözlerimi alıyor.
Yüzünde bir ağustos güzelliği ruhuma ruhuma siniyor.
Devrin en büyük şairi seni yazarken kalemimi kıskanıyor .
Alev almış mısralar seni seni anlatmak için sıraya giriyor.
Ne sevdiğime kavuştum
Ne mesleğime
Bir ömür geçti böyle
Saflığın yerini aldı pişmanlık
Keyfin yerini aldı üzüntü
Yaşadık işte bizde
Lumbina sen hayat örtüsü
sen gönül köprüsü
Sen gece ışığı
Lumbina sen zeytin sen peynir
sen bir gazete kağıdı
Soğuk akşamlar da bir çay buğusu
Kardan mahrum şehre yağan bembeyaz örüntüsün
Her hayale daldığımda kalbe gelen görüntüsün
Martın soğuğu işlemez bedene senin sıcaklığın kalbe vurur
İnan siyah melek sen konuşurken bu kalbin ritmi bozulur
Uykumda sen uyanıkken sen caddede sen
Her yüzde seni arar gözlerim
Sen benim ruh deşimsin ruh eşim
Sinir eşiğimsin hayat beşiğimsin
Prangama avlusun terime avlu
Hapishaneme pencere aşıma tencere
İnsan kendinden geçiyor sevince
Bana kollarını açtın ben kendimden geçince
İnsan bırakır kendini sevgiye
Seygiyle iyileşmeye
Ama sevilmez bazen daha kötüleşir
İnsan demek ki sevgi kumardır




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!