1991 Kocaeli/İzmit
Olur ya bir gün bir mecliste
Hasbihal ederken
Hayatımın kalın ciltli romanında
Küçük bir nokta vardı
Adı Ahmet'ti dersin
Zamanın okunu
Kendimize çeker
Ellerimizle tutar
Ve durdururduk
Yüzyıllarca sevişir
Kelimeler enkaz altında kalır
Susarım
Bir kuş ölür gökten düşer
Bakamam
Bir kalem yarılıp kırılır
Yazamam
Tarihin derinliklerinden gelen bir çığlık gibi
Yok olmuş ulusların son çırpınışları
Kaybolmuş uluların satırları gibi
Çağlar gerisinden sesleniyorum sizlere
Belki sene bilmem kaç bin
Bir mağara duvarına nakşedilmiş şaheser gibi
Uzaktan çağırır ruhsuz çakal sesleri
Yağmur yağmaz olur Kasım ortasında
Susuz bir ayaz yakar geçer avuçlardan
Şiirler yanar biz üşürüz
Tohumlar gibi toprağa gireceğiz.
Filizleneceğiz bir selvinin bağrında,
Özgürleşeceğiz yaprakların damarlarından.
Güneşe, suya, havaya hasret,
Döneceğiz yüzümüzü özümüze.
Geldiğimiz yere,
Gidiyorum diye üzülme
Belki başka bir yağmurun
Başka bir güneşin
Başka bir evrenin
Sonsuz hudutlarında
Kavuşacağız
Suskunsam,
Bir harf bile,
Derdimden.
Sabahlar ışıksız,
Odam örümcek ağları,
İçli içli ağlarım.
Sonsuzluğu arayanların şiiridir bu duyduğun ezgi,
Ulaşamaz ona ne madde, ne mana, ne sezgi.
Zevk-ü sefa peşinde geçmişse koca bir ömür,
Ne zevkle ne sefayla, heyhat bir kürekle gömülür.
Hatırlar mısın?
Duvarları sevgili harfleriyle dolu
O seviştiğimiz köprü altını
O duvarlar artık sana küs
Bana yoldaş, arkadaş
İsyankar dökük sıvalar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!