sırr-ı hilkata bürünen akşamdır
alevlenen ufuklardan dökülen hep sekerattır
ilk lemadır ankanın kanatlarından düşen
nihayetsiz şuadır gökler ötesi diyarlara
sonsuzluğa uçup giden
artık ışık alacasıdır düşler
yıldızlardır her gece teveccüh eden
evine dönüp gelen
hazin uyku sesleri mağaralarda
tek başına ağlaşan yusuflardır kuyularda
gizemli bir masal halveti
münakkaş sürgünlerin gölgesinde
küre-i arzı uyandırmadan
zuhur eden dar-ı cennettir artık
süslenmiş bir noktadır beyza bulutlar
yağmur yağmur
nefes nefes
tahakkuk eden şekiller yol yorgunu
tül desenler arasında mest olmuş şerarelerdir
kızıla boyanan şafaktır artık
efsanenin en trajik yerinde çatılan iki saç teldir
önce tazarru eden kor güneştir
cehennem rengi yangınlardır artık bahtlara salınan
değdiği yerden alevlenen mevcudattır
tek tek eriyen buzlu zeminlerdir
kainata ekilen eskimiş biçimlerdir
hüznün karanlık odalarında buhranlardır
bir kaç yadigar şebnemdir artık
yanağa doğru inkişaf eden
kutsi denecek kadar tenvir
iki cihet arası kadar ırak
mahsus yolculuklara çıkılan bir firaktır artık
koyu sessizliğin göğsüne üşüşen tozlu ışıklardır
yaprak çıtırtılarıdır mevsim mevsim ipe dizilen
doğudan batıya yıkılan muhal parıltılardır
bilhassa ötelere
hülasa sonsuzluğa
yalımlı ateş timsali yanıp giden gölgelerdir
bir manevi firardır artık
nakışlanmış ritüellerle kutsanan ikindi ertesidir
koyu mavi sularda esir
en müberra sevdalardır
aç ve susuz
sessiz ve razı
kızgın hecelere ram edilen isyanlardır
suretlere çekilen paslı millerdir
adı susmaktır artık bu manidar ünsiyetin
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 8.6.2021 11:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!