ben olguları yıldızlara anlatırım yaz akşamlarında
muamma desinler başka bir şey değil desinler yanarım
sonra muamma nedir diye sorarım kendime
bence muamma mutsuzluğun kare kökü sanki
dipsiz bir kuyunun son kertesi belki de
düşersin de çıkamazsın hani
oysa bir bir çıkmışken gerçekler su yüzüne
yararı mı olur el sallamanın gökyüzüne
umarsızlığın umar olarak çıkageldiği an belki
dış kapının mandalı bulutları süpürür örneğin
mor bir gülümsemenin eşiğinde
ve metafiziği umutların
daha büyük umutları çağırırken
levanten ruhu ruhumun bir süngere sinmiş gibi
tohum mu bırakır baktığı yere toprağın
ve tahta pervazları çınar gölgesinin
sökülmüş bir yerinden ve ıssız
kanatır deniz ayyaşı yürekleri
insanlar kendinden geçmiş vaziyette
bir udun gizli nağmelerinde
ve ağaçlar biraz daha eskimişken
zamanın tasavvuru mu olur dar sokaklarda
bir hatırlama sonra hemen bir susma örneğin
solgun bir resmin yağmur ertesinde
yüzümüz sanki bir kimlik sorgusu yarınlara
ve kumdan kaleler gibi bütün benzemeleri nesnelerin
söylenmemiş sözler avuntusunda gözleri gecenin
yok hükmündedir ve söylenmiş sayılmaz elbet
ve korkularla baş edebilmesi tutkuların
korku kadar korkuludur bazen
bazen de hiçliğin ordusu üstümüzde
ve ağır silahlardan dökülen gözyaşları
çizer yazgıları bazen
çiçekler sarmaşıksa sarmaşık diyelim ki sarmaşık zaten
bazıları beyaz söyler örneğin öylece kalır günlerce
kumdan kaleler gibi bütün benzemeleri nesnelerin
ben olguları yıldızlara anlatırım yaz akşamlarında
muamma desinler başka bir şey değil desinler yanarım
ve fırtınası susar geçmiş zamanların
kuytu bir dinginlik büyür içim sıra
zamanın dilinden iyi anlarım
istanbul; 28.08.2012
Zeki TüyenKayıt Tarihi : 4.9.2013 16:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!