MOR ŞİİRLERİ

MOR ŞİİRLERİ

Samed Çakır

Ak 19 Mayıs ak
Mustafa Kemal Samsuna çıkacak.
Al 19 Mayıs al
Sivasta Mustafa Kemal...
Yeşil 19 Mayıs yeşil
Çimenlerde çocuklar oynaşır.

..

Devamını Oku
Talat Akıncıoğlu

Sabahın ilk ışıklarında
Akşam Sefalarına inat
Işıyan sarı güller de olsa
Aldırma
Akşamın ilk muştucuları
Yine mor menekşeler olacak

..

Devamını Oku
Ferhat Ünüşdü

B>ugün sokak labaları cadde kemerlerini susluyor bak
E>lerin maviye çalar mor ışıkların heybetinde
T>anrıdan gelmisın gözlerin kor
ü>mit etmek teselli edrmi sana tüm kavuşmaları.
L>eylasını arayan mecnun olmak istmem gönül bahçende..
..

Devamını Oku
Rıza Usta

güller açar

sen bahçeye geldiğin zaman bülbüller öter
dallarda açar güller açar mor menekşeler
uzaklardan duyulur kumru sesleri yer yer
yan yana oturarak hep sevgiyi söylerler! !
rızausat
..

Devamını Oku
Necati Kavlak

Mor menekşe gibisin yeni açmış gül bahçesinde
Eğilmez kırılmaz dalgalanırsın esen yelin önünde
Rüyanda görsen bakıp da aynaya asılmış yüzünü
Vurur taşa kırarsın aynayı bakmazsın yüzüne
Eğilmek bükülmek yakışmaz sana dik tut hep başını
..

Devamını Oku
Hikmetullah Yetkin

Oysaki hayallerimizi demliğe doldurup, kaynamasını sabırla bekliyoruz. Çaydanlıkta oluşan kireçlenmeleri aldırış etmeden, demin su ile birleşmesi için imkânsız dualar ediyoruz. Dejenere olan hayallerin gerçek olması için, tüpü kısık bir noktada bırakıyoruz. Her suyun cızırtı sesinde akan gözyaşlarımızı ve elimizde yan dostumuz olan katilimiz ile o hayalleri beynimizde tasarlıyoruz... Bir yılbaşının üçüncü gecesiydi. Sokak yalnız, insanlar durgundu. Tepeden tırnağa süslenmiş taksim istiklali… Üst üste dizilmiş harabe kenti unutup o gizemli dünyaya boğulup giderken, her hanede ay bir kadeh ayrı bir umut yıldızının yatmasını, zifiri karanlıkta dumanın görünümüyle hayallerimizi süsleyen o gece... Tatlı ve günahsız gözlerle yanıltılmış bir kızın, uyuşturucu bağımlısı gibi sana bağlanmasıyla başlıyor umutsuz gece… İlk ağrı, ilk söz ve ilk hıçkırıkla başlıyor gece fısıltıları… Nefes nefese kalan o gecenin hatırı… Sokakta unutulmuş bir kızın hikâyesini dinlemenle anılıyor o gece… Umutsuzca demini almasını istediğin hayallerini bir nebzede yokuşlara bırakıp adımlara mahkûm kalmanla başlıyor… Günahsız sandığın o şeytanlı gecede, duygusal noktalar beynine beyni ne işlerken, sen lal ve kör gözlerinle yoluna devam etmeye çalışman... Bir yudum günahın bir ömrün dirhemi olacağını düşünmeden, kendi kendine hayal kurup demde olan çayını izlemeye koyulmaya başlıyorsun. Siyah saçlı, topuklarının üstünde dar pantolon, siyah desenli kaban ve namahrem gözlerine dalıyorsun. Güzellik meleği sanki mor gecelerde kıyılara vuran dalga gibi dalıyorsun ona… Sevmek, süslü saltanattan oluşmuş padişahın cariyeleri değil ki ha bire yozlaşmış olsunlar. Sevmek, günahla başlayıp günahsızlığa ağlamak olduğunu fark etmendir. İşte her şey yılbaşın üçüncü gecesinde başladı. Günahların hat safhada olduğunu, aşkın beden olduğunu, zinayı saltanat olarak görmen ile başlıyor. Demlenen çayını bardağa doldurup, buruşmuş ellerin ile bardağa doğru götürüyorsun. Aniden karanlık çöküyor… Çığlık sesleri binanın derinliklerinden geliyor sana… Elindeki kalemi ters çevirip, uzun süre kalan mazi tahtasına tak tak diye vurmanla başlıyor... Gizemli sesin gelmemesi için hazırladığın hayalleri yudumlamanla başlıyor... Suyun o kadar sıcak olmasına rağmen tek yudumda bardağın içindeki hayalleri içine yudumlamanla başlıyor... Hayallerinle yüzleşmemek için sarım saklanırken, suspus olan gizemli gözlerin aynanın arkasında bir yer kaplıyor. Yağmurun saltanatında dirhem olan gözyaşlarınla noktayı koyuyorsun. Arada sırada maziye dalıyorsun, mazideki dehşet ve inanılması zor olan yokluğu umudu ve beklenti içinde boğuşmaya başlıyorsun. Her acıda bir günah, her umut da bir hüzün, her beklemekte bir zafer istiyorsun. Gidenlerin geri gelmeyeceklerini ve bir daha onların sadece sayfalar arasında veya hayal deminde bıraktığını anlıyorsun. Oysaki bugün ayın üçü…(Yazı türünden yazılmıştır.)
..

Devamını Oku
Süleyman Sönmez

Mor çiğdemler açarken kırlarda
Kelebekler konuşurken papatyalarla
Sarmaşık güllerle bezenmiş
Bekliyordun ezelden beri
Biliyorum yuvamızın kapısında.
..

Devamını Oku
Mehmet Cemalettin Bayhan

O HAYAL’in gözlerinde Sitemkâr Bakışlar vardı…

Hasret ve acıyla dolu,karşı Mor dağların ardı..
Mor dağların ötesinde,umutsuz bir sevda vardı…
İsteseydi,yüreğini,aşkını sana açardı;
İki satır karalayıp,seni arayıp sorardı…
–Ayda,yulda,bayramlarda küçücük bir kart atardı,
..

Devamını Oku
Bilal Geniş

Mors - Latince

Interdum..
Dico...
Si a solutio...
Et incorruptionem...
Si me non morietur in aeternum...
..

Devamını Oku
Nihat Albayrak

Gün ağardı,
Mordağlar da mor menekşeler de açtı,

Seyhan da bir mahallede,
İri kırmızı anaç bir Gül,
Aşkın rengini öğretiyordu goncalara
Sevdadan tanelenmiş yapraklarını
..

Devamını Oku
Zikrettin Karaca

Gönül kapım mühürledim,girme artık sana yasak,
Ben kendimi sorguladım,ömür boyu kalsın tutsak,
Sitemleri ipe dizdim,boncuk,boncuk göz yaşlarım,
Sevdaya ben mezar kazdım,ayyüke çıktı düşlerim.

Aşkımı esir ettiler,kalbimi kırıp gittiler,
Sevenlerim birer,birer,hülyalarım terk ettiler,
..

Devamını Oku
Yaşar Turgut Bilgin

Yine güneş batıyor kendi kızıllığında
Mor parıltılar indi mavi sulara,
Biraz sonra basacak gece.
Ama belli ki tepelerdeki nurdan,
Bembeyaz patlayacak gökyüzü
Yine kendi en yoğun karanlığında.
..

Devamını Oku
Gülahmet Dündar

Bir dünya istiyorum ki,orada savaş yok
Bir düzen kurulu ki, zeytin gözlerinde yaş yok.

Dağlar var doruğunda, çiçekler al,sarı, mor.
Bağlar zümrüt yeşili, bülbüllerde telaş yok.

İnsanlar var onurlu, sırtları pek,karnı tok,
..

Devamını Oku
Nuran Karaca



Acıdan zevk alınır mı ?
alınıyor işte;
her türlüsü senden gelince
etkili gülüşlerin sahibi canım sevdiğim.

..

Devamını Oku
Bilal Sili

Koparır giderim fırtınaları
Beni vursalar yaksalar yıksalar
Yirmi temmuz sabahı
Mor menekşe gözlerinde
Yine uyanırım en saf düşlere
Ardımda bırakmam ne taş duvar
Ne bir gölge gülüşlere
..

Devamını Oku
Bilgehan Emirşanoğlu

Efsunlu bakşına esir oldum.
Sanki eski resimler gibi,
Ben bu bakışı tanıyorum.
Siyah, beyaz, değil!
Mor olsun, aşkımızın rengi...
..

Devamını Oku
Muhammet Kayhan

Mor dağlar ve yeşil zeytin denizi…
Dalından düşmüş bir siyah zeytin tanesi.
Kimdir seni dallarından koparıp
Toz toprak içine savuran?

Kış güneşinin ısıtamadığı
Deli saçması gölgeler
..

Devamını Oku
Canan İşdaş

Ağır ağır indi gece
Çırılçıplak gündüzün üstüne
Her yanı mor ışıltılar kapladı.
Süzülen huzmeler sadece;
Değil kirlenmiş doğayı,
Kirletenleri de morarttı!
..

Devamını Oku
Cevdet Yılmaz

Şimdi gözlerini kapat ve bırak firari gülücükleri ilkbahar yağmurlarına.Yüzündeki tebessüm toprak koksun.
Bir eylül kopsun yüreğinden.Dökerken ağaçlar yapraklarını herhangi bir şehrin herhangi bir köşesinde,geç kalanlara aç kapıyı,dirilişin duruluşundan asi olsun.Topla benliğini geride bıraktığın aşklardan ve tuz basmayı marifet bilme en buyuk olana.Mor gökyüzüne ver selamını,bulutlara teşekkür et gözyaşları için,sakın utanma yıldızlardan,onlarda en az senin kadar çıplaktır ve günün birinde en mahrem sırların gökyüzünde yankılanıp kaybolacaktır.Elbette yorgundur ve nasır tutmuştur yüreğin varoş sevdalarda...
Şimdi bu şehri ardında bırakman gerek.Yarım kalan düşerine son ve en büyük ihanetin olacaktır bu ve elbet acıtmayacaktır canını yaşadığın diğer ihanetler kadar.Suçlu değilsin kötü olan bu şehrin insanları ama sen yine de boynun bükük yürüyeceksin.Gece süzülecek gözlerinden Güneş saklı kalacak bir yerlerde
Şehir geride kalacak.Tüm yorgunluğuyla,tüm köhneliğiyle dinlenmeye çekilecek.Sen basıp giderken ayakların geri geri sana ait bir şeyleri geri vermeyecek bu şehir.Sen şehirden nefret edeceksin,şehir senden.
..

Devamını Oku
Muammer Çelik

Koyu mavi gecenin
ihtişamlı yıldızlarına
eşlik ediyordu mehtap
bulutlar etrafında etap etap...

Oturmuştun alev alev ateşin kenarına
dizlerini kucaklıyordun kollarınla
..

Devamını Oku