Prunella
Seni o gün kırlarda
Üstünde mor elbisenle
Görünce çarpıldı Bella.
Haykırdı dağlara taşlara, inletti etrafı
Beru gel beru, Brunella.
..
Ben Mecnun'dan sevdalı
Sen Leyla'dan güzeldin
Mor salkımlı bahçede
Hep yolumu gözlerdin...
Söğütler ayrı telde
Çamlar başka lehçede
..
Ilgıt ılgıt esen dağ yeli
Doğayı kucaklayarak
Kendi özüne inanarak
Sevda yüklü yüreğinle
Nerdesin sen nerdesin
Gönlünü yüreğini sevdaya
..
Mor dağların mor sümbülüsün
Sen benim en nadide çiçeğimsin
Hangi el koparıp aldı seni toprağından
Serin yaylalarda, başı dumanlı dağlarda
Seni aradım yoktun, neredesin
Karlı doruklarda kardelenlere sordum
Billur derelerde, tozlu, taşlı patikalarda
..
Sarılabilecek bir dal bulabilmiş
Mor çiçekli sarmaşıkları kıskandığım
Güneşli bir öğlen üstü
İçim kollarını çekti
Kollarımın zavallılığı
İçimi incitti…
..
Gün ışığı altında başlar bütün aşklar
Kalplerde kopacak fırtınaların habercisidir bakışlar
Sıcacık düşler kurarsın kızıl akşamlarda yapa-yalnız
Ve arzulara gem vurur "aşk" mor-gecelerde.
2009
..
(gel gir de kalbime, gör bendeki seni)
Seni görmeyeli ne tadım var, ne tuzum
Renkler tonunu kaybetmekte gün-be gün
Kızıl akşamlar mor gecelere uzanmıyor
Pembe şafaklar artık sökmüyor ruhuma
Sitemlerdeyim sensizliğe, anlamsızlığa!
..
istanbul’da mor salkımlı bir sabah
ince ağrılar depreşir içimde
keskin bıçak geziniyor sinemde
gurbet türküleri inler dilimde
beyaz atlı bir hükümdar değildim
istanbul’a türkülerle girdim ben
..
İçimde hırçın dert nöbetleri, sevgilim gel de def et şu çektiklerimi
Yokluğunda sıkılır ruhum, sensiz açılmıyor neşem, şenlik kapıları.
Yorgun günden kalma akşamlar, vermiyor hazzını tükenmekte umutlar
Geceler keyifsiz, mor rengini yansıtmıyor kapkara, çıkmıyor yıldızlar.
Kabus olur gerilir üstüme sensizlik, hiç yaşamadım böyle belirsizlik
..
Martın son baharın ilk günleriydi
Müjgan Abla bizim mahalleye taşındığında
Kapısındaki mor salkımların renginde
Perdeler astı eski evin pencerelerine
Mor salkımlar dökülse de günün birinde
Perdeleri kalacaktı ya geride
O tarihten sonra mahalleli
..
sevgim..,
kol atıyordu
asmalar gibi...
hep sana...hep sana...
sevgin..,
çiçek açıyordu
mor sümbüller gibi
..
Tatlı dillim aşka sözlüm karda ceylan buzda nar
Bal dudaklım ağca yüzlüm cemre düşmüş ilkbahar
Mor siyah saç telli zülfün gönlümüzden taç giyer
Al yanaklım türkü gözlüm bende sonsuz sevda var
fâ’ilâtün/fâ’ilâtün/fâ’ilâtün/fâ’ilün
..
Biz efe torunuyuz sırtımızda mor cepken
Belimiz de altı lokma kıyamet
Bir gözümüz nişanda,bir gözümüz yara almış yerimizde
Biz dertle dost olmuş,belaya nişan takmış,mertliği eş bilmiş
Sırtımızda mor cepken
Belimizde altı lokma kıyamet
..
Karşılıklı fenerler
Yanıp sönmekte
Sanki birer mors alfabesi
Sanki senden gelen bir haber
Dinliyorum görerek
Çözüyorum onları...
..
suskunluk bazen en güzelidir
ve suskunluk bazen çok şey anlatır
zamansız gidişlerin ardından
ölüm bile susabilir
parçalanmış gülüşlerin içinde
..
yeni adresler istiyorum;
hangi sokağın nereye çıktığını bilmediğim
kaybolmaktan hiç korkmadığım
Bahçesinde mor menekşelerin açtığı
penceresinden iyot kokulu rüzgarların girdiği
umuda bulanmış bembeyaz evler istiyorum..
..
YARASA
Bir yanım gökyüzü bir yanım deniz
Dağların yükü ağırdır bilmezsin
Mor ateşler doluşur gözlerime
Gecenin uykusu kaçar
..
Yüreğim bir yamaç mor menekşelerle dolup taşan. Bir neyzenin sesi kulaklarımda yankılanmakta. Hafiften bir deniz kokusu yüzümü okşamakta. Bir an ölüm gelmekte aklıma beyaz kefenlerde bedenim. Hiç kusur yok dudaklarımda. Sonsuz bir uykuya kapanmışçasına. Ne dost peşindeyim artık ne de sevgili arayışında. Bütün hayatımda boyunca yollara kızmamışken, çukurlara ayaklarım düştüğünde. Şimdi neden kızayım benim için açılmış ölüm çukuruna. Ağlayanlar ve ağlamayanlar yanı başımda. Oysa kim tutar beni bunca ter kokusundan kaçar gibi Allah'a uçuşlarımda. Ya Rab var mı senden daha güzeli söyle bana. Genç kızlar ve delikanlılar taze bir biberdir ağzı yanmışlara. Ya Rab beni kucakla. Bütün kolların açılışında yüreğim daralmakta. Anca sensin bana geniş ovaları hatırlatan. Senin sesin var koşan atın toynaklarında. Daha ne yapayım ağzı kokuşmuşların bana şiir düzmelerini. Daha ne yapayım bana sevgili diyenlerin deyişlerini. Allah bir daha Allah bin defa Allah... Hayatımda hiçbir romanı böyle okumadım Ya Rab adını okuduğum gibi. Hiçbir kelimeye böyle aşık olmadım Ya Rab. Senin adını söylerken ölüm döşeğinde su isteyen hasta gibiyim. Allah bin kere Allah... İşte yüreğim bol esinti alan bir yamaç gibi. Ve yüreğim o yamaçta sana bahşedilmiş bir konak gibi Ya Rab. Sev beni sev beni sev beni. Değerli hissedeyim kendimi. Yıkılsın Kısra'nın sarayları. O sarayların bahçelerinde bir hurma ağacı et beni. Yapraklarımda bir Muhammet yazsın bin Allah yazsın. Yağmurlar yıkasın kirlerimi. Adın düşsün düşkünlüğüme. Sonra yücelt beni. Bir kuş eyle beni. Senin denizinde sonsuz bir çığlık et beni. Bağırayım Allah bin kere Allah... Haykırayım Ya Allah Ya Allah... Herkes beni kuş sansın. Herkes kuş tüyü yastıklarda uyusun. Bütün zulmün alkışlarında ezilen bir bülbül olacağıma, rahmet güneşinin altında eriyen bir mum olayım Ya Rab. At beni cehennemine orada sen varsın. Senin olduğun her yer benim için billur saraydır. Ya Rab beni sadece bağışla. Açgözlü bir insanın kucağına dökülen çil çil altınlar gibi, sevgini dök şu yoksulluğuma. Ya Rab beni Mümin orduları gibi kuşat. Dağ gibi günahlarımın üzerine dik tevhit bayrağını. Ve beni bütün bölünmüşlüğümle bağışla ve tekliğine kat beni.
..
Dün mor bahçelerdeydim
Tomurcukların çiçek açışlarını izledim
Toprak kokusuyla sarmalayıp çiçekleri
Ciğerlerime çektim
Bir bülbül sesiydi kulağımı okşayan
Rüzgârın saçlarıydı tenimi gıdıklayan
..
"Lüksemburg Tepelerinden Manzara"
Şu gecenin mor rengini, yıldızlar tamamlıyor o ahenkli fosforu
Cenneti andırır çayır çimen ve renkler şen şatrak neşe içinde
Bütün gam, keder, elem silinmiş sanki, ömür geçse de bitmez
Bütün arzular kamçılı, sefalar dizili, bekler her köşede bir sevgili.
2003-2004 *
..