Bir ses önce gövdeye yürür
kavurur ateşli elleriyle zamanın sözsüz bilincini.
Karşılaşmak telaşına dönüşür
bir parça tutkunun dişil bedeninde.
Her mevsimin güzünde, kalbini rüzgârla çizer,
onarır kalbini kör bir jiletle.
Koşarak gelir mısır tarlalarından
Mısır Tanrılarına çarpmadan.
Ahh inanabilmek kendine
ve iman edebilmek her şeylerden arta kalana.
Eyy bu ömrün yedeğinde taşıdığım acılı varoluş!
Bana modern ve kansız bir kalp öner.
Dünyanın merkezine tapınaklar kurmalıyım
ve kurmalıyım telsiz dikensiz yurtlar.
Düşüncenin darağaçları kurulmadan
gencecik çocukların umutları çalınmadan
yanacağımı bile bile yangını hasret kılmadan.
Şu boş gövdeme kansız bir kalp öner.
Ne ışık yılı, ne uzam ne de ayrılık,
severim göçmenliğimi delikanlıca
hatta severim damarlarımdaki nikotini.
Ölü adımlarla yürüyorum kayıp tarihin dev gibi boşluğunda.
Kapısını çalacağım romanlar yok.
Tahta kılınçlarla seferlere çıkacağım Don Kişot yok.
Aslında yoktur ortada mavi bir damar gibi atan yaşam.
Bir ses önce gövdeye yürür,
bana modern bir kalp öner bu cinnet çağında...
Kayıt Tarihi : 29.5.2022 22:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!