Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” (İsrâ Suresi 1. Ayet)
Mi’râç, gelenekçilerin, Kur’an ayetlerine muhalif olarak İslâm dışı kültürlerin etkisiyle kurguladıkları hayal ürünü bir hikâyedir. Bu kurgu; Kur’an ayetleri, akıl ve mantık ilkeleri, tarihî gerçeklerle açıkça çelişiyor.
Rivayetlerin, Kur’an ayetleri ışığında sorgulanması gerektiği bilinmiyordu. Bu yüzden de Mi’râç hadisesi sanki gerçekte yaşanmış zannedildi ve yıllar içinde zanlar üzerine, abartılı, gerçek dışı hüsnü zanlar bina edildi. Sonra, ortaya hiçbir hikmeti olmayan bir hikâye çıkarıldı. Hikâye çıkarıldı, dedim; çünkü ilk dönem siyer (Nebimiz Muhammed'in hayatını özet olarak anlatan eserler) kitaplarında Mi’râç olayı anlatılmıyor dahî. İlk dönem siyer kitapları sadece İsrâ’dan bahseder. Başka kültürlerle tanışan Arap İslâm toplumu, Mi’râç hadisesini bu kültürlerden etkilenerek kurgulamıştır. Mi’râç hadisesi ve Kur’an’daki İslâm’la ilgisi olmayan gelenekçi öğretide; İran, Yunan, Hint kültürlerinin etkisini görmek mümkündür.
Mi’râc’ın, Recep ayının 27. gecesi olduğu kabul edilmekle birlikte, hangi tarihte olduğu ve kaç kere olduğu konusunda pek çok farklı rivayet var. Rivayetler; nebiliğin beşinci yılıyla, on ikinci yılı arasında olduğunu söylüyor. Hatta, Nebimiz Muhammed'in nebi olmadan önce bu olayı yaşadığının iddia edildiği garip rivayetler de var. Yine miracın kaç kere olduğu hususunda da ittifak yok. Ayrıca ruhen mi, bedenen mi, rüyada mı, uyanıkken mi olduğu da tartışmalı. İsra ile Mi’râç’ın ayrı ayrı vakitlerde olduğuna dair rivayetler de var.
Zerdüşt ve Mi’râç
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta