Milli Sivil Stratejik Konsept 1

Durdu Şahin
994

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Milli Sivil Stratejik Konsept 1

Batının muhtedi'yi kabul etmesi imkânsız görünüyor. Artık bu noktadan sonra 'yalakalığın' ve de 'mankurtluğun' ne anlamı var? ' (s. 4) .

'Sosyoloji, tarih, din olmadan sadece tanklarla girdiğiniz yerlerde ka¬lamazsınız' (s. 4) .

'Doğunun Ortaçağında insanlık bakımından yüz kızartıcı bir şey yok. Bütün yüz kızartıcı fiiller Ortaçağ'da değil, Batı'da. Engizisyonlar, cehalet, kilisenin imtiyazlılar hürriyeti... Ortaçağ ifadesi Batının günah keçisi bulma kabiliyetlerinden biri ancak' (s. 7) .

'Kendi değerlerine ve müesseselerine bu kadar yabancılaşmış bir top¬lum, yaşadığı anomiden ancak yeniden fatih ruhuna sarılmakla kurtulabilir' (s. 8) .

'Dünya bilgi toplumuna giderken, kendi kendisiyle barışmanın, kendi kendisi olmanın mücadelesini veren ülkeler geçmişteki değerlerinin, müesseselerinin farkına vararak, onlardan yeni çağdaş normlar geliştirme peşindedirler ' (s. 10) .

'Yeniden Allah'ı bırakarak medenileşeceğimizi zanneden batıcılarımıza en yalın gerçeği, Cemil Meriç’in bir daha tekrar edeceğimiz şu sözü hatırlatıyor: 'Bütün Kur'an'lan yaksak, bütün camileri yıksak Batı'nın gözünde Osmanlıyız. Osmanlı yani İslam...' (s. 15) .

'Bütün bir medeniyetimizi yok edecek, bizi tarih sahnesinden silecek iki Hıristiyan medeniyetinin buluşmasını tasdik etmek mankurtlaşmaya en güzel örnektir' (s. 22) .

'Türkiye, Avrupa'nın periferisindeki bir ülke olarak tampon görev görecek, medeniyetler savaşının gizli ya da açık yaşandığı bir dünya tasavvurundaki batının birliği içine dahil edilmeyecektir. Vakta ki Türkiye Avrupa iradesi dışında bir süreci hazırlar o zaman başka. Türkiye'nin böyle bir süreci başlatabilecek iradeyi ortaya koymaktansa, şimdiki kapı eşiğinde taklalar atmak suretiyle, meseleyi Avrupa'nın ihtiyarına bırakmak, gerçekte 'bariyer ülke' stratejilerini güçlendirmektedir. Avrupa da, kırk yıldır Türkiye'ye biçtiği rolü iyi oynadığı düşüncesiyle yeni bir statüyü ona çok görmektedir' (s. 30) .

'Öteden beri Türkiye'nin jesti ve resti Batı bloğu tarafından ciddiye alınmaz oldu.
Türkiye gerek jestinde gerekse restinde inandırıcı bulunmuyor' (s. 31) .

'Medeniyetlerin beşiği bu coğrafya sağdan soldan serpintilerle kirletilemez, köklü geçmişinden koparılamaz, üzerine yeni dinler, yeni konseptler icat edilemez. Sadece buna tevessül edenler mevzi başarılar elde ettiklerini düşünseler de, ergeç hüsrana uğradıklarını fark ederler' (s. 34) .

'Mevcutu bile anlamaya pek yanaşmayan yapımızla ona alternatif üretebilmenin ne denli zor olduğu açık” (s. 40) .

'Medeniyetler savaşı ile kafayı yemiş Samuel Huntinton'a asrın Martin Luther'i olarak bakan ve görüşlerine iltifat ederek bütün dünyayı yeniden düşünülen Haçlı Seferleri'yle endişeye garkeden Batı, korkularının ve vehimlerinin esiri olarak öteden beri medeniyetinin çöküşünü daha da hızlandıracak yanlışlara sapma eğilimi gösteriyor' (s. 43) .

'Türkiye'yi 'bariyer ülke' olarak niteleyen Graham Fuller, öte yandan Medeniyetler Çatışması teziyle Türkiye'yi Avrupa'dan uzak tutan Huntington bizim muhtedilerimize yeterince uyarıcı değiller mi? Muhtedilerimiz, eşiğinde her türlü şaklabanlığı yaptıkları Avrupa sarayının dış kapısında Fuller ve Huntington gibilerinin ne demek istediğini acaba anlıyorlar mı? ' (s. 49) .

'Avrupa, Türkiye'yi Avrupa'da görmek istememektedir. Ama Türki¬ye'yi karşısına da almak büyük hata olacağından onu 'bariyer ülke' olarak eşikte tutmaya çalışmaktadır' (s. 51) .

'Milli Sivil Stratejik Konsept'in ihyasında 'faktör'ler tamam olmayınca bu faktörlerin kemale ermesi için geleneğimizdeki 'inziva kültürü 'nün işlenmesi lüzumu vardır. İç dinamiklerimizi harekete geçirme ve kişinin kendini tamamlaması için alınacak bu disiplin ve hal ilmi yeniden bir dışa açılma ve sağlıklı eylem planının 'olmazsa olmaz' şartıdır. Otuz küsur yıllık 'soğuk savaş' dönemi politikalarıyla uyutulan ve bir milli konsepti geliştirmekten uzak olan Türkiye, apansız tek kutuplu dünyanm ve O'nun yeni tavırlarının oyuncağı olan medyanin, aptal kutusu televizyonun güdülemesine girmiştir' (s. 53) .

'Bizim aklıevvel pozitivistlerimizi eğer 'batıcı' değil de gerçek anlamda 'batılı' olabilselerdi batıdaki diğer akımlardan, fikirlerden de yararlanabilirlerdi' (s. 54) .

'Kendi 'kendine yabancılaşma 'dan kurtulamayan bazı kesimlerin tarihi yeniden değerlendirmeleri gerekiyor. İslam'ı ve Osmanlı'yı tahlil ve tetkik ettiklerinde geri kalmışlığı değil de; bir yüksek medeniyetin izlerini bulacaklardır' (s. 55) .

'Türkiye 21. yüzyıla girerken tarihin dayattığı kendi gerçeklerine ne kadar sırtını dönse de ister istemez rolünü oynamak zorunda kalacaktır. Bir türlü batılı olamayan, batıcı çevreleri bile sarmalayan bu yeni rol, onun son üç yüz yıldır belli bir yönde seyreden tarih çizgisini de ters-yüz etmek durumundadır. Çağdaş batılı stratejistlerin öngördüğü senaryolar ve tarihi fonksiyona kavuşamama du¬rumunda bırakılan Türkiye, içeriden ve dışardan her türlü dayatmaya rağ¬men; dünyanın global statükosu ile yerel statükocu yapının önünü tıka¬masını aşacaktır. Tarihi çizgisini tersyüz edecek olan dönüşümün önüne geçmek kaabil değildir' (s. 59) .

'Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilere sadece birkaç bin öğrenci mübadelesi seviyesinde tutmak ve bu cumhuriyetlerle ilişkileri gelecekte ortaya çıkacak yepyeni bir potansiyel dünya dengesini kuruluş stratejileri haline getirememek, elimizdeki kozları ve avantajları karşımızda birden bire başkalarının kozları ve avantajları olarak bulma tehlikesini doğuracaktır' (s. 64) .

'Türk Cumhuriyetleri ile ilgili hemen bir ortak pazar gündeme getirilmeli ve öncelikle teknik heyetler yoğun toplantı gündemi belirlemeli, somut çalışmalara yönelik programlar uygulamalı, ortak organizasyonlar kurulmalıdır' (s. 65) .

'Bizde, bilgi toplumu olmak demokrasi söylemleri gibi iç geçmiş bir 'batıcılık' yaftası haline getirilmiştir. Bilgi toplumu olmanın ön niteliklerini kavradıkça kültürümüzün, tarihimizin içinden süzülüp gelen bazı değerlerimizin ve müesseselerimizin de farkına varacağız' (s. 70) .

'Hiç kimsenin, tarihin ve milletin biçtiği yeni elbiseyi daha giymeden yırtmaya, üzerinde istediği gibi oynamaya hakkı yoktur' (s. 77) .

'Bilgi toplumu ve tarihin sonu tartışmaları bizi müdir fikir etrafında kötü ezelde olan medeniyeti¬mizin yeniden cihana nizam vermesine yol açacaktır' (s. 78) .

'Sivil toplumcu söylemler bugün daha çok yayılırken sivil toplum hiçbir devirde olmadığı kadar tehdit altındadır' (s. 85) .

'Asıl olanı inkâr eden ya da hiç görmezlikten gelen karmaşık milyonlarca doğru yumağının içinde bütünü kaybeden, bir türlü sathiliğini dikey veya daha başka bir boyutla kesme cesaretini göstereme¬yen dayatmacı çağdaş felsefeler ancak bir 'baskın çıkma' metodolojisini kendine temel almıştır ve değil 'tez' hakkı; savunma hakkı bile bırakmamaktadır' (s. 91) .

'Medeniyetin göstergelerinin musiki, mimari ve edebiyattan başlayarak felsefe, bilim ve sanatın diğer alanla¬rında eserler demek olduğuna kuşku yoktur' (s. 100) .

'Erol Güngör'ün İslam dünyası ile ilgili çok önemli tahlillerinden biri de onun çok merkezli oluşudur. Çok çeşitli coğrafyalarda ve yönetimler altında bulunan İslam dünyası aynı zamanda modernlik ve klasik ya da gelenekçilik arasında bocalamaktadır. İslamcılık ve batı taklitçiliği gibi iki uca işaret eden Hoca'nın eserleri, bugün daha dikkatlice okunulmayı bekliyor' (s. 108) .

Lütfü Şehsuvaroğlu, Milli Sivil Stratejik Konsept

Durdu Şahin
Kayıt Tarihi : 20.9.2007 22:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Durdu Şahin