mışıl mışıl mış mış
o da bu cenahtan mış
bu da bu cenahtan mış
duyulan geçmiş zamanda
duymakta zorlandığım
arkanda durup da
omzunu koparan mış
neymiş bu cenahtanmış
hem yokmuş hem de varmış
mış mış mışıl mışıl
uykudan uyanırken
yüzlerce yıllık şek
kulaklarını gösterdi ilkin
saklandığı kuyudan
bir oyuncak
çocukluktan kalan
tatlı bir eşek
eşek bildiğim meğer
Midas’ın kulakları
kırbacı elinde
iğneler dilinde
yedi cüceler gibi
uzun ip de belinde
ben deleri emrinde
böyyyüüüüüüük ve şöhretli Midas
hükümdar Midas
hey gidi eşek kulaklı
sakalındaki beyaza inat
her zamanki gibi
çirkin ve karanlık Midas
mışıl mışıl mış mış
bendeler deyi attı
desiz benlerle bakalım
erecek mi muradına
uzun kulaklı Midas
gökten düşen üç elma
bu sefer çamura düştü
ben yemiyorum Midas
buyur afiyet olsun
mışıl mışıl mış mış
mış mış mışıl mışıl
Kayıt Tarihi : 13.12.2006 19:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiiri ben kendi Midasım için yazdım.Kral Midas'ın efsanesi unutulmuş olabilir. O yüzden burada yineleme gereksinimi duydum. Hiçbir sır, sonsuza kadar saklı kalamaz... Efsaneye göre Marsyas adındaki bir Satiros (Keçi ayaklı, sivri kulaklı yarı insan yarı hayvan yaratık) bir gün kırlarda dolarken Tanrıça Athena’nın yarattığı, ancak çalarken yüzünü çirkinleştirdiğinden fırlatıp attığı flütü bulur. Bir tanrıçanın eseri olduğu için çok güzel sesler çıkaran flütü çalmaya başlar. Bir süre sonra marifetin kendisinde olduğunu sanmaya başlayarak kendini bir müzik ustası olan Tanrı Apollon’a rakip görür. Bunun üzerine Apollon kazananın kaybedene ölüm dahil istediğini yapabilmesi şartıyla Marsyas ile yarışmaya karar verir. Yarışma başlar. Apollon çok güzel melodiler çalarak ortalığı inletir. Marsyas da flütü ile ondan geri kalmayarak çok güzel şarkılar çalar. Hakemler hangisinin daha iyi çaldığına bir türlü karar veremez. Bunun üzerine Tanrı Apollon Lirini tekrar eline alarak ile o kadar olağanüstü sesler çıkarır ki, dağlar taşlar dile gelir. Ve Marsyas, Apollon gibi çalamayacağını itiraf etmek zorunda kalır. Apollon anlaşma gereği Marsyas ölümle cezalandırır. Ancak cezalandıracağı biri daha vardır. Hakemlerden biri. Yarışma sırasında Marsyasın tarafını tutarak onun daha iyi çaldığını iddia eden Frigya Kralı Midas... Ona kulaklarının iyi işitmediğini, insanlara özgü kulakları hak etmediğini söyler ve Tanrı Apollon Midasın kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. Midas kulaklarından öylesine utanır ki, sürekli başında bir kocaman bir takke ile dolaşmaya başlar. Midas'ın bu sırrını gizleyemeyeceği bir tek kişi vardır: Berberi? Berberin saçlarını keserken kulaklarını fark etmemesi imkansızdır. Midas sırrını hiç kimseye anlatmaması şartıyla berberinin yaşamını bağışlar. Ancak berber zaman geçtikçe bu srr saklamakta çok zorlanr. Birilerine söylemezse patlayacak hale gelir. Öte yandan, bir kişiye dahi söylediği taktirde Kralın kendisini öldüreceğini bilir. Zavallı berber sonunda daha fazla dayanamaz ve bir gece sarayın uzaklarındaki bir kuyuya eğilerek yavaşça ''Midasın kulaklar eşek kulakları'' diye fısıldar. Böylece üzerinden büyük bir yük kalkmış olur ve rahatlar. Ancak berber kuyunun çevresindeki söğüt ağaçlarını hesaba katmamıştır. O günden sonra ne zaman rüzgar çıksa, söğütler rüzgarla salınarak ''Midasın kulakları eşek kulakları, Midasın kulakları eşek kulakları'' diye fısıldaşarak sırrı her tarafa yayarlar. Hiçbir sır, sonsuza kadar saklı kalmaz...
TÜM YORUMLAR (1)