MEZAR NOTLARI
1-Yaşarken, insanlarla ilişkilerinde araya oldukça mesafe koyan, çok saygın ve bir o kadar da resmi ilişki gözeten bir kişinin cenazesine gitmiştim. Yaşarken bu kişinin ördüğü duvarları aşmak, koyduğu mesafeleri ve sınırları çiğnemek mümkün olmazdı. Cenazesi kaldırıldığı gün öyle bir yağmur yağmıştı ki
Cenazeyi kabre indirmekle meşgul üç-beş kişi ve din görevlisinin dışında hiç kimsenin yağan yağmurun, mezarının etrafında oluşturduğu çamur deryasından dolayı cenazeye yaklaşamadığını gördüm, çok etkilendim. Demek ki yaşarken nasılsanız ölürken de öyle uğurlanırsınız...
2-Karısının telkinleriyle, Akrabalarından uzak yaşamayı onlarla arasında mesafe olmasını isteyen bir adamın hayatı boyunca akrabalarıyla kopuk ilişkilerinin sonucu kendisinin değil karısının ailesinin kabristanına gömülmesi olmuştu...
3-Babaanne yaşlanmış ve görme özürlü olmuş, son otuz yılı aile bireyleri için bir sıkıntı oluşturmuştur. Kim bakacak kavgası ve gerilimi otuz yıl sürmüştür. Kadıncağızın çocukları arasındaki ilişkileri otuz yıl boyunca bu gerilim belirlemiş... Büyüyen çocukların hepsi bu paylaşım(!) kavgasından psikolojik olarak etkilenmişler...vefasızlığa, Yalana ve bencilliğe dair her şey öğrenilmiştir, kuşaktan kuşağa aktarılmak üzere...ve bir gün ölür kadıncağız...bir mezara gömülür...bu mezarın bulunduğu kabristanda aile bireylerinden hiçbiri yoktur...Adeta herhangi bir çukura atılmıştır...yaşarken istenmeyen kadıncağızın kabristanında da kimseleri yok. Kim bilir bu kadıncağız da yaşarken kimleri istememişti yanında?
4-GİZLİ
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman