Hayatın zor olduğunun farkındayız,
Kolay yollardan geçmediğimizin farkındayız her şeyden öte.
Ve şunu da biliyoruz ki;
Biz oraya buraya gitsek de,
Her zaman bir melek var peşimizde.
Kimi zaman bize çok yakın;
Son yıldız da mert çıktı,
Gitmek bilmiyor.
Gökyüzüme tırmanıp da,
İnmek bilmiyor.
Ya dikeni
olmasaydı gülün,
yine olur muydu
bu kadar asil?
bir papatya mesela, sarı
Sen
bilinmeyen diyarlardan gelmiş de
kalbime konmuş gibisin,
iki ayaklılardan ürküp de
bana sığınmış gibisin,
Yaşamın hüznünde saklıydı bizim hikayemiz,
Aşk rüzgarları savururken yaprakları,
Boğulmamak için çırpınırdık hüzün denizinde.
Ve sen sarılmaktan kaçardın boynuma
Oysa, denize düşen yılana sarılırdı.
Hiç aşık olmamış gibi kalbim
Bir cam saplanmış da çıkarmışım
Çok kanamış, çok acımış da
Sanki hiç aşık olmamışım
Oysa tanrıçalarım, sevdiklerim
Sessizliğinizi bozun dağlar, tepeler!
Korkarak dikildiğiniz yetmez mi put gibi karşısında
Kendini bilmez insanoğlunun.
Bağırın, inletin ki yeryüzünü;
İrkilsin makineleri geçsin diye,
Sizi delince övünen insancıklar.
Meşrebimde nankörlük en derine işlenmiş
İnsanlığımın şeytanlığına bu kusur da eklenmiş
Bundan ağaçlar, dağlar, bulutlar, kuşlar gibi
Onursuz kurnaz tilki dahi iğrenmiş.
Ta ki insanlık çığrından çıkmıştı
O zaman şeytan yok olsa da olurdu.
Artık yaşamayı istemek çok güçtü
Karınca da namusunu insandan korurdu.
Bak bakışlarımın altında ölüm yatıyor!
Göz torbaları değil de sanki ceset torbaları.
Her gün yeniden ve yeniden altları kazılıyor!
İşin ucundan tut da, hazırla tabutları.
Yalanlarına doydu gözlerim, inanmış gibi yapmaktan yoruldum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!