Ben mesela sana oturup mektup yazdım.
Üstüne gazete serip menemen yediğim o sallanıp duran masada.
Sanırım bu masa,
Masa olmadan önce dallarına salıncak kurulan ihtiyar bir ağacın parçasıydı.
Ondan hevesli sallanmaya.
Ama bir dirseğini bastırıp ağırlığını verirsen üstüne uslu duruyor.
Ya da bir bacağının altına biraz karton sıkıştırsan yetiyor.
Hep böyleyim değil mi? Senin yanındayken de lafı çevirip duruyorum.
Sözü sana getireceğim derken ne çok saçmalıyorum. Tolstoy’dan anlatmaya başlıyorum.
O koca sakallarını sokuyorum aramıza veya biraz Albert Camus biraz Cemal
Oysa sen her seferinde nazikçe ifade etmiştin bana,
Edebiyatla ilginin benim kadar olmadığını.
Olsun anayasada yeri olmasa da seviyorum ben edebiyatı.
Seni de seviyorum gönlünde yeri olmasa da.
Baksana sıra dağlar gibi yan yana dizildi kelimeler.
Onca dağın zirvesini bırakıp bir vadide fısıldamaya ancak cesaret edebildim.
Sevmek güzel şey.
Edebiyat gibi...
Ufuk Baysal
Kayıt Tarihi : 9.2.2018 02:47:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ufuk Baysal](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/02/09/mesela-145.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!