Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehri kaynıyordu.
Gözlerim yollarda, bekler dururum
'Nerde kardeşlerim' diyordu bir ses.
Kalbimi kırdın yüreğimi kor ettin.
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
Devamını Oku
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
yüreğimiz buruk öksüz şimdi mescidi aksa..günün şiiri köşesinde okumak onurdu..üstada Rabb,mden rahmet dilerim.
kaleminize sağlık....
son not: Küpeli haklısın. Ama şiir biraz da gizemdir. Bırakalım o kadarını da okur bulsun. dediğin gibi kesme işareti daha iyi açıklar ama ünlemle senin belirtmiş olduğun şekilde inat anlamı da çıkıyor doğru yani dediğin... ben gittim. kolay gele
NOT: Dışarı çıkıyorum, bu notuma yazacaklarınıza cevap veremezsem kusura bakmayınız.
Hem zaten şiirin şair tarafından savunulmaya ihtiyacı yoktur. O kendini savunacak potansiyeli içinde barındırır. Eğer o potansiyel yoksa zaten yazılan ya şiir değildir yada zayıf, vasat bir şiirdir...
imlâsız sözler yığıldı ağzımın çeperine
sustum!
sonra kutsadım zehrimi
hiçbir sesin kölesi olmadım hiçbir ağızda
her yerde mücrim
her çağdan merdudiydim
asla af dilemedim buyrukçulardan
ateşe sunulan armağandım
suya adanmış kurban
dilsiz bir tanrıydım
hiçbir şey vahyetmedim susmaktan başka
mesihlerim ayetlerini kendileri yazdılar
çarmıhını ben taşıdım şiirlerimin
(Sus/Kuyu/Su- 10.Bölüm-Mehmet Oğuz)
Yukarıda vermiş oludğum şiir(im)de sadece bir yerde ünlem kullandığımı farketmişsinizdir. Burada kullanılan ünelme imi ile kelimeye iki farklı anlam vermiş olduğumuz görülmektedir. Ünlem olmadan okunduğunda 'sustum' sözcüğü 'konuşmayı bıraktım' anlamındayken; 'sustum!' şeklinde yazılan sözcük ünlem işareti kullanarak; 'sus olan bendim' anlamını vermektedir. Diğer dizelerde ise herhangi bir im kullanılmamıştır. Noktalama imlerini gerekli olduğu yerde elbette bende kullanıyorum ve bunda bir beis de görmüyorum.
Bu arada TDK denen kurumun Türk diline ne gibi bir hizmeti olmuş, burada çalışan adamlar ne iş yaparlar tam olarak bilmiyorum ama Eğitimin 'Milli' olduğu bir ülkede ben okullarımızda yetişen çocuklardan da Türkçeyi ne kadar doğru öğrendiklerinden şüpheliyim. (Şimdi Ahmet Erdem işin içine politika karıştırdım diye kızıcak ama) Hele de Hüseyin Çelik gibi şahsen yakından tanıdığım biri Milli Eğitim bakanıyken. Çünkü üniversitelerinde bilimin esamesi okunmayan bir ülkede yetişen öğretmenler kendi dillerine ne kadar hakimlerse verecekleri eğitim de ancak o kadar bilimsel olur.
Düzeltme yapıyormuş. Önemli değişiklik yoktur muhtemelen. İkinci defa okuyamayacağım kadar uzun çünkü. Aynı metni yapıştırıyorum:
İbrahim Hocam,
Ben de uzun yazıyorum sanıyordum :)
Ama inatla okudum hepsini. Bir iki konuda düşündüklerinizin internet ortamında zaten mevcut olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Şiir yazan programlar var. Bunlardan biri Modern Müteşair idi. Gerçekten, şu bol imgeli şiirlere çok benzeyen metinler türetiyordu. Ne yazık ki sayfası kapanmış. Kimi şiirlerin altına 'Şu bilgisayarın yazdığından ne farkı var? ' diye eklemek için aradığımda tekrar bulamamıştım çünkü.
Kafiye işini de halletmişler. Uyaklar diye bir program var. Çok yetersiz, insan beyni kadar fazla seçenek henüz sunamıyor, biraz eski kelimeler de kullanan biriyseniz çok bön kalıyor, ama var. Muhtemelen uyaklar yazıp ararsanız linkini bulabilirsiniz.
Yazdıklarınız içinde pek iştirak etmediğim bir husus (hızlı okumak zorunda kaldım ama) görmedim. Teşekkür ederim.
Noktalama Kuralları
Okuduğum metinlerde, noktalama işaretlerinin kullanımı sözkonusu olduğunda, sık sık benzer yanlışların yapıldığına görüyorum..
İşin kötü tarafı, bu tür yanlışlar, özenli ve düzgün cümleler kurabilenlerde dahi rastlanabiliyor. Bu da, bana, bu konuda bir bilgi boşluğu olduğunu hissettiriyor.
Ve, bu bilgi boşluğunu da -bir açıdan- anlayışla karşılıyorum: Ben de eğitim hayatımın herhangi bir yerinde bu konuda formel bir kural seti ile karşılaşmış değilim -ya da hatırlamıyorum.
Başka birçok konuda -genelde- kurallar vs açıkça belirtilir, fakat bu konuda -nedense- yoktur. Yazı yazanların bunu ozmoz yoluyla edinmeleri beklenir sanki.
El yazısının ya da daktilonun hakim olduğu dönemlerde bu o kadar da önemli değildi belki; özellikle daktilo vb aletler sözkonusu olduğunda, sadece bilenler (sekreterler, musahhihler vs) yazıyı yazıyor ya da denetliyordu ve sorun olmuyordu.
Fakat, şimdi, artık öyle değil; hepimiz kendi yazacaklarımızı kendimiz yazıyoruz ve yazdığımız metnin okubabilirliğinden de kendimiz sorumluyuz.
Bu konuda kendi bildiklerimi biraraya toplayıp bir liste oluşturdum.
1) Yazının estetiği ya da biçemi gerektirse dahi, metnin herhangi bir yerinde yanyana bir adetten fazla boşluk bırakılamaz.
Estetik ya da biçem için başka çözümlere (sekmeler, tablolar vs) başvurmak zorunludur.
2) Yazının estetiği ya da biçemi gerektirse dahi, paragraf başlangıcında boşluk bırakılamaz.
Estetik ya da biçem için başka çözümlere (sekmeler, tablolar vs) başvurmak zorunludur.
3) 'Nokta', 'virgül', 'noktalıvirgül', 'ikinoktaüstüste', 'ünlem', 'soruişareti', 'ikinokta', 'üçnokta' vb noktalama işaretlerinden hemen sonra bir adet boşluk bırakılır. (Ayrıca, bkz. kural 4.)
Çok istisnai (olağanüstü) durumlar haricinde, 'nokta', 'virgül', 'noktalıvirgül', 'ikinoktaüstüste', 'ünlem', 'soruişareti', 'ikinokta', 'üçnokta' vb arka-arkaya kullanılmaz.
Sayıların binlik hanelerini ayırmak, ya da ondalık kısımların göstermek amacıyla nokta ya da virgül kullanıldığı hallerde boşluk bırakılmaz. (Örnek: '123,456.78')
Aynı şekilde, vakit bilgisi yazarken, saat ve dakika arasında 'ikinoktaüstüste' kullanıldığında da bu kurala uyulmaz. (Örnek: '12:35')
4) Paragrafın sonundaki noktalama işaretinden sonra boşluk bırakılmaz.
Bu, yukarıdaki 3 nolu kuralda, ve aşağıdaki diğer kurallarda, bir istisna anlamına gelir.
5) 'Açparantez'den önce, 'kapaparantez'den sonra bir adet boşluk bırakılır. (Ayrıca, bkz. kural 4.)
Köşeli ve kıvrık parantezler de bu kurala uyarlar.
6) Cümledeki her 'açparantez'e karşılık bir adet (ve sadece bir adet) 'kapaparantez' mevcut olmak zorundadır. Yani, açılan her parantez muhakkak kapatılmak zorundadır.
Ayrıca, her 'açparantez' (ancak ve sadece) kendi cinsinden bir 'kapaparantez' ile kapatılabilir -yani, mesela, bir köşeli 'açparantez' bir kıvrık 'kapaparantez' ile kapatılamaz.
7) 'Açparantez'den sonra, 'kapaparantez'den önce bosluk bırakılmaz. (Bkz. kural 13.)
8) 'Tek-tire'den önce veya sonra boşluk bırakılmaz -çünkü, bu işaret sadece kelimeyi ayırmak için kullanılır.
9) 'Çift-tire' ise parantezler gibi kullanılır, fakat kapatmak zorunlu değildir. (Ayrıca, bkz. kural 4.)
10) Tırnak işaretleri de parantezlerde olduğu şekilde kullanılır.
'Tek-tırnak' bir kavramı, 'çift-tırnak' ise bir konuşmayı temsil etmek için kullanılır.
Konuşmayı, ya da kavramı temsil etmek için parantezler kullanılmaz -parantezler sadece açıklayıcı ek bilgi amacıyla kullanılır.
11) Parantezler hariç, aritmetik sembollerden veya işlemcilerden önce ve sonra birer boşluk bırakılır. (Ayrıca, bkz. kural 4.)
Bu bir genel kuraldır, daha özelde ise, aritmetiğin kendi yazım kurallarına uyulur.
Yani, ilgili sembolün ne olduğu önemlidir. Örnek vermek gerekirse, '+/-' yazmak sözkonusu olduğunda bunu '+ / -' yazmayız. Aralarda boşluk bırakılmaz.
12) Polarite belirteçlerinden ('+1', '-5' gibi) once boşluk bırakılır; sonra bırakılmaz.
13) 'Sırıtkan' ('smiley') kullanıldığı hallerde, ilgili 'sırıtkan' sembolünden hem önce hem de sonra boşluk bırakılır. (Ayrıca, bkz. kural 4.)
'Sırıtkan', parantez içinde ve en sondaysa, 'kapaparantez'den önce bir boşluk bırakılır.
Bu da, yukarıdaki 7 nolu parantez kuralında bir istisna anlamına gelir. :)
14) Parantezler içine yazılan cümle, eğer yine parantez içinde sonlanmışsa, sonunda nokta vb uygun noktalama işaretleri kullanılır.
Umarım faydalı olur.
Eksik veya yanlış bulduklarınız varsa, düzeltebilmem için, lütfen yazıp uyarır mısınız.
Türkçenin kelime yapısına giriş.. Veya 'Şiir yazmak günüdür bugün'...
Önce, en son söylenecekleri en başta söylemek istiyorum.
Akademik dil kullanmak kaygım olmayacak. Bu akademik dil ile ya da akademiya ile bir sorunum olduğu anlamına gelmiyor. Ben bu konuyla ilgilendiğim süre içinde akademiya ile irtibatlı çalışmadım. Dolayısı ile, dillerini öğrenmek bir yana, ortak dil de oluşturmadım.
Akademik nosyon da kullanmayacağım. Bunun da izahı ve gerekçeleri yukarıda olduğu şekildedir.
Şimdi de, kelime yapısı ile ilgili birkaç şey söylemem gerekiyor:
Kelimenin anlamı ile hiç ilgilenmiyoruz. Şunu demek istiyorum: Eldeki kelimenin, cümlenin ya da metnin anlamlı olup olmadığı bu çalışmanın ilgi sahasına girmiyor.
Yapısal analiz sonucunda bir dizi 'kural' oluşturabilmek için, ele aldığımız kelimelerin düzgün oluşturulmuş ve anlamlı kelimeler olduğunu farzediyoruz.
Benzer şeklilde, test etmek amacıyla üreteceğimiz herhangi bir deneysel kelimenin anlamlı olup olmadığı ile de ilgilenmiyoruz.
Bu yaklaşımın aslında çok basit bir sebebi var: Anlam, yapıdan daha yukarlarda oluşan bir şey. Ve, çoğu zaman da, kelimenin kullanıldığı bağlam (context) vs ile de ilgili. Yani, o apayrı bir proses –en azından bu çalışma sırasında öyle sayabiliriz.
Bu çalışmada ortaya cıkacak olan 'kural'lar Türkçenin veya Türkçe konuşanların uymak zorunda olacağı yasa maddeleri anlamına gelmez..
'Doğa yasaları'nda olduğu üzere, doğa bu yasalara uymak zorunda olduğu için bunlara 'yasa' demiyoruz; doğadaki şeyleri bize olabildiğince iyi anlattıkları için yasa diyoruz. İstisnaları vardır, ve istisnalarının görüldüğü nispeten nadir hallerde aniden herşeyin anlmasızlığına hükmetmediğimiz gibi, doğa yasalarından herhangi birisine uymayanı da hapse filan atmıyoruz.
Burada bahsettiğimiz kurallar da öyledir.
Bu çalışmada, muhatabımızın öğretilme yeteneği olduğunu fakat bilgisinin sıfır olduğunu kabul ediyoruz. Ne demek istediğimi bir başka şekilde söylemem gerekirse, Türkçeye tam anlamıyla yabancı fakat aklî melekeleri yerinde olan bir (yetişkin) kişiyle muhatap olduğumuzu düşünebiliriz; ya da, bir bilgisayarla muhatap olduğumuzu.
Ben çoğunlukla ikincisini seçeceğim; yani, muhatabımız bir bilgisayar olacak.
'Muhatabımız bir bilgisayar olacak' diyerek gözünüzü korkutmak istiyor değilim. Birer bilgisayarcı, programcı filan olmamız gerekmiyor. Fakat, tam olarak ne demek istediğimi kısaca anlatmam gerekebilir.
Bildiğiniz gibi, bilgisayarlar hem çok yetenekli, hem de çok aptal aletlerdir.
Yetenekleri şudur: Bir defa neyi nasıl yapacağını öğrettikten sonra, o işi –bir insanla kıyaslarsak– korkunç denecek hızlarda yapabilir.
Bilgisayarların aptallığı da şudur: Ne yapmalarını istiyorsak, herşeyi biz vermek zorundayız. Yani, hem verileri ('data'yı) hem de yötem bilgisini (yani, 'metod'u, ya da 'verilerin nasıl işleneceği'ni) vermek zorundayız. Bu ikisini, verebildiğimiz takdirde, yapmasını istediğimiz şeyi bizden kat be kat hızlı ve tutarlı bir şekilde yapar.
Kısacası, bizim yapmamız gereken şey, verileri ve yöntemleri vermek. Bunu 'bilgisayarca'ya tercüme edecek olan kişinin de biz olması gerekmiyor; onu yapmak başkalarının işi.
Şöyle bir senaryo düşünelim:
Şiir yazmak istiyoruz. Ama, hem hece ölçüsünde, hem de kafiyeli olsun istiyoruz.
Heceleri saymak zor değil tabii, ama bununla uğraşmanın ne âlemi var. Bunu da bilgisayar pekala yapabilir ve bizi bu cansıkıcı rutinden kurtarabilir. Nitekim, hecelerine ayırmak konusunda yazdığım kısa bir yazıda, bunu bilgisayara yaptırtmanın hayli kolay olduğunu görmüştük. Hece meselesini hallettik sayalım.
Fakat, kafiye (uyak) işi de bir tür angarya.. Üstelik cansıkıcı tarafları da var. Sözlükler filan pek de yardımcı olamıyor, çünkü uyak için kelimenin başı değil de sonu önemli. Piyasada, içindeki kelimeler tersinden yazılmış bir sözlük benzeri bir şey var mı bilmiyorum, ama olsa da yeterli olmaz bence.
Çünkü, uyaklar sözkonusu olduğunda, biz sadece kök kelimelerle değil, basbayağı yapılandırılmış kelimelerle de ilgileniriz. Böylesine detaylı (tafsilatlı, mufassal) ve kelimeleri tersinden yazarak listeleyen bir şeyi de pek bir yerlerde bulmak mümkün değil tabii.
Ne talihsizlik!
Halbuki, eğer öyle bir şey mevcut olsaydı, o zaman şöyle bir mısra ile başladığımız zaman tıkanıp kalmazdık:
'Şiir yazmak günüdür bugün'
Bu, 9 heceli (4 + 5) bir mısra; ve sonunda da 'bugün' kelimesi var.
Bize 'bugün' ile kafiye yapacak kelimeler lazım..
Hemen akla gelen birkaç tanesini yazayım: 'sürgün', 'üzgün', 'düzgün', 'bütün', 'büsbütün', 'büstün', 'üstün', 'özün', 'sözün', 'gözün', 'düğün', 'gördüğün', 'ördüğün', 'böldüğün', 'öldüğün'..
Bunların bir kısmı sözlüklerde var bir kısmı ise yok.
Hele de ikinci gruptakiler; 'gördüğün', 'ördüğün', 'böldüğün', 'öldüğün' gibi kelimeler yapılandırılmış kelimelerdir ve, haliyle, sözlükler bunları içermezler. Yapılandırılmış kelimeleri, insanlar, kafalarında depoladıkları kelime köklerini kullanarak ve öğrenmiş oldukları kelime oluşturma yöntemleriyle üretirler.
İyi de, anlamlı bir şiir yazmak zaten yeterince zor; bunun üstüne üstlük bir de kafiye bulmakla uğraşmak istemiyoruz.
Kafiyeleri bir bilgisayar bulsun, ne kadar çok bulursa o kadar iyi ve biz de aralarından –bizim istediğimiz anlamı verecek olanı– seçelim istiyoruz.
Güzel. Ama, bunu bu aptal aletin yapması için, bizim önce bir şeyler yapmamız gerekiyor. Onu da yukarıda söylemiştik: Bilgisayara verileri ve yöntemleri vermek gerekiyor.
Önce, 'kafiye ne demektir'i tarif etmemiz lazım.
Kolay, her iki kelimenin sonunda aynı harfler varsa, o iki kelime kafiyeli olur.
Bunun dışında, bir de birbirine benzeyen sesler çıkaran harfler var. Bu benzer sesli harflerin hangi harfler olacağını da tabii ki söylememiz lazım.
Bunları alt alta yazdığımız zaman, kafiye kurallarını belirlemiş oluruz ve birisi de bu kuralları 'bilgisayarca'ya tercüme edebilir artık.
İyi de, yukarıda sadece kuralları tarifledik. Peki, veriler nerede?
Henüz ortada veri filan yok tabii ki. Onu da biz vermek zorundayız. Bu zahmete bir defa katlanmamız, değme şairlerin yazamayacağı şiirler yazmak adına, bunu yapmamız lazım :)
Veriler, bu bağlamda, aralarında 'sür', 'üz', 'düz', 'bütün', 'büst', 'üst', 'üstün', 'öz', 'söz', 'göz', 'düğün', 'gör', 'ör', 'böl', 'öl' gibi kelimeler demektir ve ne kadar çok sayıda olursa, ilerde bize faydası da o kadar çok olur.
Şimdii.. dikkatli baktıysanız, bizim veriler diyerek verdiğimiz liste ile, daha önceki kafiye alternatifleri listemiz arasında farklar var: 'bütün', 'üstün', 'düğün' gibi az sayıdaki birkaç kelime haricindekiler farklı.
Fark ne, ve niçin farklı?
Fark şu: Biz bilgisayara, veri olarak sadece kök kelimelerin bir listesini verdik; şu veya bu yolla türetilmiş olanları listeye dahil etmedik.
Sebebi de basit: Eğer bilgisayara bu köklerden yeni kelimeleri nasıl türeteceğini de öğretirsek, bunun karşılığında bize her türlü türemiş kelimeyi verebilir.
Yani, 'söz' kökünden 'sözlük', 'sözel', 'sözsüz', 'sözlü', 'sözcü', 'sözsüzlük', 'sözlülük', 'sözcülük', 'sözlüğü', 'sözeli', 'sözsüzü', 'sözlüsü', 'sözcüsü', 'sözsüzlüğü', 'sözlülüğü', 'sözcülüğü', 'sözsüzünün', 'sözlüsünün', 'sözcüsünün', 'sözsüzlüğünün', 'sözlülüğünün', 'sözcülüğünün'... [daha fazla uzatmayacağım; tek kelimeden inanılmaz sayılarda varyasyon üretebilir].
Bilgisayar bunu rahatça yapabilir, ama ondan önce bizim yapmamız gereken bir şey daha var: Türetme kurallarını bilgisayar vermemiz gerekiyor. Hangi cins kelime köküne, hangi tip ekler nasıl takılabilir; hangi ekler hangi eklerden sonra ve nasıl gelebilir cinsinden bir liste yani..
Böyle bir listeyi yaptığımız zaman, kafiye elde etmek için kafa patlatmağa gerek kalmayacaktır.. Tek yapacağımız şey, bilgisayarın önümüze getirdiği kelimeler arasından, bizim istediğimiz anlamı verecek olan alternatifleri seçmek olacak..
Peki, bu imkân bizi tarihe geçecek bir şair yapar mı?
Onu bilemem, ama şunu rahatça söyleyebilirim sanıyorum: Yukarıda kısaca anlattığım şekilde, verileri ve yöntemleri verirsek, bundan, hepimiz –tahmin edemeyeceğiniz derece ve ölçeklerde– faydalanacağız. Çünkü, bu bahsettiğimiz işlemle, esasen, Türkçenin kelime oluşturma tekniklerini en yetenekli ve en aptal şeye –bilgisayara– tariflemiş oluyoruz.
Bu çok önemli bir adımdır, ve faydası, yukarıdaki 'şiirlere kafiye bulmak' gibi hem magazinel hem de karikatürize olan bir örneği –inanılmayacak ölçeklerde– aşar.
Üstelik, bunu yapmak da, gördüğünüz üzere, hiç de zor değil –sadece biraz zaman ayırmak gerekecek, o kadar.
Bu noktada, şunu diyeceğinizi sanıyorum: İyi de, kelimeler oluşturmanın ne faydası var? Bizim asıl istediğimiz şey, kelimeyi bilgisayarın oluşturması değil, verilen bir kelimenin yapısını bilgisayarın bulması ve bize yanlış olup olmadığını söylemesi!
Evet, öyle. Ama, kelime oluşturma kurallarını belirledikten sonra, verilen herhangi bir kelimenin yapısı bulmak (ve, dolayısıyla, yanlış olup olmadığını da belirlemek) artık, esasen, bir çocuk oyuncağıdır.
O safhada artık sizin veri, yöntem vs vermenize gerek yoktur. O işi bilgisayara yaptırtmak için sadece yazılımcıların uğraşması sözkonusu olacak –ve onlar da pek fazla uğraşacak değiller aslında. Bütün yapmaları gereken şey, kelime oluşturma (kelime sentezi) prosesini tersine çevirmek ve kelimenin yapısını belirlemek (kelime analizi) olacak.
Hiç de zor değil.
Bu arada, 'Şiir yazmak günüdür bugün' diye başladık, nereden nereye geldik.. Şiir yarım kalmış gibi görünüyor.. Olsun, onu da bu çalışma bitince birisi tamamlar artık.. :)
Kalbi sevgi ve saygılarımla....
Her solcu şiiri yayınlandığında ağzından salyalar akarak kin kusan zat tarafsız yorum yapıyormuş
amacı şiirmiş güleyim bari
Bu günlerde her şey yolunda gitmeli..şiirler gibi aksın dilerim.
Saygılarımla.
Çook güzel bir eser...Yüreğinize, kaleminize sağlık
Bu şiir ile ilgili 44 tane yorum bulunmakta