Tüm bu erken gelişlerin sebebiydi öğütülememiş yaşanmışlıklar
Kimse daha olmamış, doymamışken
-En çok ta kendine
Buharlaşan bir aşkın kahramanı olamazdı...
Iskalanan hayatlara buğulu gözlerle veda edip
Ölümlerle dolu Haziran
Tarihe geçmesi an meselesi
Kaç burdan güneş dedim
Dokunduğun hiç kimse yanmıyor artık
İtiraf ediyorum, o siyah eller bana ait
Gündüzlüğünü karanlığa boyadım istemeyerek
Yok musun?
Dünya seni arıyor
Yine saklanmışsın etinin içine
Sobelendin!
Tüm belaltı suçlarını birlikte işledik karanlıkta
Kalabalık buralar
Bacak boyu düşlerin dev gölgeleri omuz atar caddenin ortasında
Terlersin
Geceden kalma kuşkularla göz göze gelir sokak başları
Tanımamazlıktan gelirsin
Sağını solunu şaşırmış bir avuç çıplaklık düşer yere
Bir araya gelmez iki küskün anın yatağında
Yüzü dönük sen, sırtüstü ben
Dizleri üzerine çökmüş biz'in umutsuzluğunda sessizleşiyorduk
Biz'i sevişemedi zaman
Aynı yatakta aynı ağladık ayrı ayrı yastıklarda
Perde aralığından sızan gölgeye sormalıydı hesabını bu yabancılaşmış odanın
Kapı önüne dikilen ağaçlar zararlı çıktı taklitçi ormanlardan
Duvardan duvara asfaltlar geçiyordu, suların dibi de artık şehir tutmuştu
Başka adreslerde gözü kalmışlığın bahanesiydi halbuki boğulmak...
Bizzat şahit oldum güneşin erken uyanışına
Gözlerimle gördüm sabahın 5 inde
Şafak vakti ısıtılan şaraplara hınzırca gülümsedim
Ve bir an,
Annem ne der diye dertlendim
Kimseye söylemedim
Ayın dördüydü
Ayıp yapan damarlarımın ucuna astım gözlerimi
Gördüm, aktın.
Sağır bir iris şahit bu intihara artık sevgilim
Sen, ben'in son rızasıydı bu 'yok' olma hali
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!