Taşındım, iki düzlem öteye
Açısı dik güneşin, karaya vurmuş lacivert
İtilmiyor elin tersiyle, avuçluyor tüm gölgeleri
Havanın kuru boğazı susamış dizinin dibindeki denize
Yalnızlığa da kalabalık bulaşmış
Bakışımın hizasındaki o sokak lambası kesiyor tüm evlerin ışıklarını
Her bir oda bir kadeh şarap
Sana dillendiğim dilimin buruk kırmızısı gibi yani
Gözlerim bozulmuş yıllar geçerken
Bebeğimin ölü tabakasına alkol damlatmak, özre bahane bulamamakmış
İp kesmiş bağlanmış çığlıklarımı
Kan içinde şu an sese duyarlı tüm uzuvlarım
Kapat camı lütfen,
Çözmeden gevşet sesimi,
Gevşet ki aksın hayvanlığım odanın duvarlarına
Dört bir yanını boya terimle
Bir sırrım var, yaşamak ister misin?
Bakışın yeter mi, o kadar uzun musun?
Yaklaş, bir ayıbım var
Sessiz ol ki utanıp örtünmek istemesin
Korkma, dokunabilirsin her el gibi
Farklı kentlerden aynı hayallere soluk çalmış hırsızlardık ikimiz
Biri esmer, biri beyaz
Renkleri başka, tuzdan ten giyinmiş dar çocuklardık biz
Suya zaman atıp dünyayı döndürüyorduk
İki ana bir kahkaha!
Sen geceyi örtünürken, ben gündüzü soyunuyordum
Uykumun bir ucunu kürtaj oldum
Diğeri yok
Turuncu yatağıma yaslarken hafifliğimi
Esnemez hiç bir renk
Gözleri bile ağırlaşmaz
Usulca sustum tüm bakışlarına
Sebepsiz değildim, ağlamak için henüz erkendi...
Yargılama gözlerimdeki bu kötü çizilmiş derine benzerliği
Görmeliydin halbuki o sığ bakışlardaki yara izlerimi
Bilirsin, katiller hep vardır
Gecenin sezeryanla doğurduğu Tanrının çocuklarıydık biz.
Bizdik, karanlığa oturup dumanı griye boyayan
Parmak uçlarından akan her bir dokunuşu gökyüzüne üfleyen
Masum çocuklardık biz
Ufaldım, küçük geldim ten rengime
Karardım, böcek oldum
Söndür ışıkları şimdi...
Çakıl taşı akıllar yıkanıp temizlenir mi ölü denizde?
Duvar olsa, bir fikri vardır elbet
İri dudaklı çocuklar sevdim
Ojeleri tırnaklarından taşmış, avuçları parmak izim büyüklüğünde
Özendiğim tüm o öpüşme sahnelerine
Beyazı altına alan siyaha imrenirdim
Daha nelere tanığım ben bir bilsen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!