Bu kez Ekimdi,
28 Ekim,
Pendik-Yalova Feribot iskelesinde,
Başında gri kasketle bana doğru geldiğin gündü;
Elinde Bursa’ya geçmek için aldığın Yalova biletin,
'Şu biletimi onaylatıp geleyim' deyişin gözümün önünde.
Bilemezdim ki o biletin ayrılığa kesildiğini,
Geldin,
'Çay içelim mi' dedin,
'Olur' dedim; 'Benimki Papatya olsun'
İkimizin de çantaları vardı,bırakıp gelemedim çay almaya,seninki bavul niyetine,büyük;
İçinde 3 tane kitap;
Sen Yoksun,Bulutların Tadı,Öptüm Yanağından; İnci Germenliler.
“Sen Yoksun” senin hediyendi,ilk buluşmamızda “Bak bu teyzemin kitabı,”Sen Yoksun” şiiri de favorim,artık senin bu kitap” diye hediye etmiştin,teyzenin şiirlerini o kadar beğenmiştim ki diğer kitapları da kendim almıştım.
“Bursa’da senin için teyzeme imzalatacağım bu üç kitabı” dedin,şahane düşünceydi,bayıldım.
Benim çantamda da sana aldığım çapa figürlü bileklik hediyen bekliyordu.
'Papatya yokmuş Merve? Normal çay olsun mu? ' diye döndün,
'Olur' dedim,'Normal çay olsun'
Dakikalar senden ayrılmak için işliyormuş,çayımız soğuyunca sen de soğuyacakmışsın,bilemedim..
Geldin,gülümsedin,
Güneş vuruyordu yüzüme,
Kamaşıyordun karşımda,
Çantamdan o ikimize aldığım,denizi hatırlatan çapalı bilekliği çıkardım.
Biri senin,diğeri benim.
'Şu meşhur bileklik bu demek,ver bakalım,takayım' dedin,sol bileğine taktın,öyle yakışmıştı ki,önümüzde yine deniz,karşımda sen..
Sol bileğine bakınca sol yanında olma düşüncesi yeşerdi içimde.
Ben bu adamı ne çok seviyorum diye geçirirken içimden,
Tam da ikiye beş kala,feribotun kalkmasına beş dakika kala,
'Benim bunu söylemem lazım' diye ayağa kalkışın geliyor gözümün önüne,
'Gidiyorum' dedin,'Bunu bilmen lazım,başkası için gidiyorum Bursa'ya'.
Gerçekten başkası için mi gidiyordun?
Çok erken değil miydi?
Daha elini bile tutmamışken başkasına gitmen zulüm olmaz mıydı?
Hala nefes alabiliyorken,ölümü yaşamak bu muydu?
Benim deniz gibi sevdiğim adam,yine denizi arkasına almış,bu kez bana veda ediyordu..
Denizler kurumuştu sanki,
Onun daha önce Üsküdar sahilinde eline batan gülün dikeni bu kez benim içimi kanatıyordu sanki,
O masmavi coşan deniz kıpkırmızı kan olmuştu içimde..
İstridye'nin sevgiyle yarattığı bir İnci diye bahsettiği teyzesinin dizileri geldi aklıma;
“....
Bilmediler kalbinin durduğunu,
Fark etmediler öldüğünü,
Yaşadığını sanıp gömmediler”
Kalbim durmuş gibiydi..
İçten içe kanıyordum..
Görmüyordu..
Gerçekten hak etmiş miydim onsuzluğu,
Çok büyük ceza değil miydi yokluğu..
'Kitaplarımı verir misin o zaman gitmeden,uğraşma benim için,hem ne diyeceksin ki,Merve kim diyeceksin? 'dedim,
'Emin misin' dedi,
'Evet,verir misin' dedim ağlamaklı..
“Sen yoksun kitabı sende kalsın,diğerleri bende..
Hakikaten sen yoksun şiiri gibi oldu şu yaşadığımız” dedim..
Son cümlemdi..
Bağıra bağıra ağlamak istedim..
Gitti..
Bu kez bana değil,
Benden gitti.
Çok erkendi..
Ölüm gibiydi..
Kayıt Tarihi : 12.4.2016 08:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!