27 mart 1995 yılında istanbul doğumlu aslen sivas zaralı biryanı tünceli olan mertkan istanbul teknik üniversitesi radyo bölümü nezunu küçük yaşlardan saz söz ile yetişen aile içinden gelen gelenekle büyümüştür
Anam gitti
Kapı ardında kalan sessizlikle
Ocakta çay demlenmiyor artık
Pencere camı buğulanmıyor nefesinden
Bir çift terlik duruyor kapının içinde
Ama giyeni yok
Derman sendedir,
Ben kendimde aradıkça yandım.
Ne dağda buldum seni,
Ne de şehirde...
Sen içimdeydin,
Ama ben hep uzağa baktım.
Bir akşam vaktiydi
Kadıköy iskelesinde oturuyordu
Cebinde sadece dönüş bileti
Ve içinden çıkamayan bir “merhaba”
Yanına bir tabure çekti
Dağlara yaslandım sözsüz gecede,
Rüzgâr anlattı yâr nerde diye.
Zaman durmuş, ben susmuşum sessiz,
Bir ömür geçmiş, fark etmemişim bile.
Gözümde resim, elimde yara,
Her taşı tanırım, bastığım yerin,
Birinde çocukluk, birinde derin.
Yüreğim ateşle yandı her serin,
Sonbahar döküldü her bir gülüşte.
Bir çınar altına yazdım adını,
Bir köy vardı dağın ardı, sis dolu,
Yolları taşlıydı, rüzgârı soğuk.
Elif yaşardı orda, gül goncası,
Bakışı bir başkaydı, sesi bir ılık.
Çoban Hasan her sabah sürüyü alır,
Kömür karası ellerimde
Gülümün adını yazdım ben.
Bir yudum hasretle yoğrulmuş,
Her lokmamda sen varsın, bil ki sen.
Dağlar ardı yollarda büyüdüm,
Bir zamanlar gecekonduda
Sevda yanardı soba gibi.
Kuru ekmek bölüşülür,
Aşk yaşanırdı utangaç, sessizce biri gibi.
Zaman duvar saatinde durur,
Bu dünyada neyim kaldı
Bir gömlek, bir gölge belki
Ne sevdiğim yanımda
Ne giden geri döndü
Bir çay demler gibi kolaydı ayrılık
Bu toprak,
yalnızca çamur değil
bir kardeşin mezarı
bir annenin duası
bir askerin son nöbetidir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!