Bir iltifat mağduruydu gözlerin
İçsiz geçirmelerden çekilmişti kirpiklerin
Mim gibi bak/tır/ma..
Neden sonra, susulmuşcasına sessizdi sözlerin! ?
Evvelden bir hayat çalamıyorum kendime
Önüme sunulan diken efkarı yolların gezginliğinde, mübareğim! !
Kaçamıyorum ellerine anka değen girdabından
Dilime sürülen karanlığın ezbercisiyim! !
Makamına ten sürçmüş bir ezginin kaçıncı esişisin sen! ?
Rüzgara söyle,haber etsin seni önceden
Yoksa,
Tutunmaya yüz vermeyen bir serseriliğin ucunda sallanıyorum! !
Saçlarımı bir intihar örmüş gibi
Tokası civanlı bir sema!
Yok yok
Giderayak öldüreceksin gitmelerimi
Tutma n’olur kalbimin mecalini!
Bırak, ölümün keskin kokusundan üstüme bir nefer giyineyim! !
Sonra fark ettim, neden bu kadar ırmaklıydı gözlerin! ?
Beni kendinle ödüllendiremeyecek kadar bile sevememişsin
Ama yine de vicdanını üstümde gezdirmekten eksik değilmişsin!
Hayret! ! !
Nasıl da kandırılmışım elime verilen her bir gün’le
Ve daha da yakınlık hissetmişim güneş kirpiklerime gölge edince!
Oysa
Ne sözü tutulası bir sevda yemini var
Ne de gırtlağından haykırışlar ısmarlayan bir küçük söz güllesi!
Kaçar adım uzaklaşan
Ve bana hala acımı körükleyen izler bırakmaya çalışan
Ve hatta bütün bunlara ‘hatır’ ismi koyan sen değimlisin, gecenin süzülmüşü! ? ?
Sen değimlisin..! ? ?
Ne istiyorsun daha, kendini avutmaktan başka
Ben doğarken sana mı sormuşum!
Ki bu kadar öldürmek yanlısısın? ?
Ben severken sana mı sormuşum!
Unutulmak için bu kadar ısrarcısın? ?
Beceriksiz bir ayrılığın kol kanat gezdiği şu günü bir devredebilsem!
Seni,‘unut/ama/mak’ soyunun ayakları altında bir gezdirebilsem!
Sesini kuyu bohçalarıyla ört bas edebilsem!
Kendime
Ve sadece yaşayabilme umudumun olduğu birkaç güne ya da saate sensiz bir giriş yapabilsem!
Sonra bir türkü tutursam ağıt makamından!
Dilimden ‘seviyorum’ları yağmalasam!
‘Keşke’ dememek için o geceden iflah gözlerine son bir kez gözlerimi tükürsem!
Ve gitsem....! !
Malub edilen sözler,kelimelerden ölü doğar ancak
Merhum harflerin azizliğinde fatihalar dökülür güller yerine!
Kendimden kaç parçaya daha bölünebilirim ki! ?
Kaç kez dirilebilirim uçurumun topuklarındaki sessizliklerden! ?
Sana kitabeler mercanından ayazlar bırakabilirim suskunca..
Aslında
Benden uğrayacak hiçbir söze muhtaç değilsin
Sadece direnemeyeceğimden emin olmak için dibimden izlemektesin bu vahşeti
Korku kuşanmış bakışlarımın damlasından gönlüne içirip, içine su sermiş mi olacaksın! ?
Böyle mi avutacaksın kendinsizliğini! ? ?
Yazık etme merhum’um
Yazık etme ömürsüzlüğüne
Elbet bensiz kalacaksın acele etme!
Ecel’e itme beni hemen öyle...!
Maraz bir kaldırımın için/d/e adımlarım sıkışıyor
Koşarak varamıyorum öte’lere…!
Beni bekleyen kefen yanlısı bir soğuk var,biliyorum
Saçlarım tel tel yoğrulurken mazlum/e bir eser gibi rüzgarın mevlidinde
Yalanlar söyleyen diline mührümü vurdum! !
Susturdum seni işte,tam da ‘ben’ tarafından...
Acele ve ecel’e uğurlanan gayri bir istirahatte
Sana sadece soğuk’lanabilirim..
Bir ölüden daha ne bekleyebilirsin ki..! ?
Ömrüm de bir leyl lekesi var artık....! !
Şimdi ellerini göğe döndür de
Kınalar yakılsın avuç içlerine
Bak/ma öyle acınası hallerle! !
Susuyorum
Pusulmuş kenar mahalle diplerinde
Bir yerde ölebilirim
Becerebilirim,içime üflenen münasip ölüm’ü yaşamayı
Adımı kötüye çıkaran bir ‘aşk’
Susulsa da,konuşulsa da artık her şey çıplak! ! !
Merhum derdik ki
Bensiz öl/e/me emii! ! ! !
Şimdi beni öldürdü de
Sorun bir
Yaşayabiliyor mu kendi/ni…! ? ?
Zeyneb Özge YazıcıKayıt Tarihi : 6.1.2010 14:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ocutucu huyları varsa oh! be deyip Allah kurtardı de
nerek unutulur.Yanlışlıkla evlenilmişse çevre baskısı
ile hayat işgence olur .doğum gününde kutlu olsun.
TÜM YORUMLAR (1)