…. Son Gelincik sigarası paketini, saçının topuzundaki firkete ile açan kadın
/hala ’kimdi o’ diye öylesine sorgulayan gözlerinle bakma.
kapın, sen öldükten sonra hiç çalınmadı ki bir daha.
trenlerin makas değiştirmesi ya da bir kuş kanadının göç sesiydi
yani sadece sana öyle gelmişti, belki bana da./
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Siz ister şiir deyin ister nesir. Türü bence hiç önemli değil. Önemli olan yüreğe duyumsattıkları ve bıraktığı izler.Sanırım epey derin oldu ve uzun bir süre kalacak bu izler...O tonton, sevimli ihtiyar teyzenin ellerindeki izlerin, çerçeveyi boş bırakan resimlerin sahiplerini son dizeye kadar bekledim gelecekler diye. Ben bu kadar beklemişken teyze neden beklemesin ki?...Yüreğimin bir yanı şiiri okuyordu fonda,
diğer yanı ise Lale Oraloğlu' nun gençlik yıllarımda oynadığı bir oyununu izliyordu.Oyunun adı; Ağaçlar ayakta ölür.Anımsar mısınız bilmem?...Muhteşem bir oyundu.teyzeyi oturtmuştum bu kez başrole.Oğlunu son ana kadar bekleyişini.Bir yabancı genci O' nun yerine koyuşunu,avunuşunu.Veya avunduğunu sandığımızı. Oysa ana yüreği bilmez mi o yabancının oğlu olmadığını?...Teyzeyi o kadar yaşatan aslında size olan bağı ve sevgisiydi.
Bir Çin Atasözü der ki;'ölenin ardından bizi en çok üzen O' NA SÖYLEYEMEDİKLERİMİZDİR..'
Yürekten kutlarımTam puan + ANT...Muhteşemdi...
Esen kalın...Naime ÖZEREN
O BİRİKİMLERİN;DUYARLILIĞIN VE YETEĞİN SONUCU ŞİİR DEĞİL AMA ŞİİR GİBİYDİ DOSTUM.DUYARLI YÜREĞİNİZİ VE EMEĞİNİZİ KUTLUYORUM.SAYGILAR
BU SAYFDA KALİTE VAR.
BU SAYFANIN SAHİBİNDE KALİTE VAR.
KALİTEYİ KUTLUYORUM.
SELAM VE DUA İLE.
Güzel bir armağan olmuş teyzenize...Çok güzeldi, duygu yüklü, hüzünlü, gerçekçi.Hüzünlendim...Kutluyorum...Alkışlarımla tam puanı sunuyorum. Selamlarımla...
Merhaba teyzem - özel bir söyleşi
…. Son Gelincik sigarası paketini, saçının topuzundaki firkete ile açan kadın
/hala ’kimdi o’ diye öylesine sorgulayan gözlerinle bakma.
kapın, sen öldükten sonra hiç çalınmadı ki bir daha.
trenlerin makas değiştirmesi ya da bir kuş kanadının göç sesiydi
yani sadece sana öyle gelmişti, belki bana da./
zamanını şaşıran ve yanlış sokaktan yürüyüp yanlış adrese gelen güneşin,
kırmızı perdelerimden süzülüp odama düştüğü günü hatırladım şimdi.
kış mevsimi bozkırın ortasında nasıl soğuk olursa, hava öylesine mızrak gibiydi.
yalancı aydınlık, akıncıların buz üstünde nal sesleriydi.
dolu dizgin ısınırız sandık, içimiz daha da üşüyecekmiş, kötü aldandık.…
yani sadece sana öyle gelmişti, belki bana da.
-Bak seninle bunu hiç konuşmadık, güneş yalan söyler mi teyze.
ayak kırık, dize kadar alçı ve koltuk değneğim yatağımın kenarında dururken,
sen birisi geldi galiba diyerek, ağrıyan dizlerinle yürümüştün kapıya.
işte o anın ateşinden, ‘o gün’ düştü içime, ne gelen vardı ne de gelecek olan oysa.
kenar süsünden kandırmacaydı, bir düş kıran yanılsama.
kapı önünde hiç çiçek yoktu, masa üzerinde renkler kokmuyordu …..
yani sadece sana öyle gelmişti, belki bana da.
**
…. İçinde en güzel dolmalar duruyor ellerinle yaptığın, el sürülmeyecek tabağın
/sorma‘kimin bu’ dudak izleri diye, ben şaşırayım anlamamana.
ellerin, sen öldükten sonra hiç öpülmedi ki bir daha.
kurumuş yağmurların yağması ya da yalancı dünyaların kurulmasıydı
yaşamına bir armağan sandığın, belki bana da./
sanki taze bayram günleri çıktı karşına da panayır ışıkları yanıp-söndü gözlerinde,
titrek mum alevlerinin vurduğu duvarlardaki yalnız gölgeyi silip atmıştın.
ana sevgisi sevgin, bırakmış keyfinin gemlerini, içinden bir kahkaha yakmıştın.
ve iki kişilik fotoğraflar için baş köşende bambaşka yer açmıştın.
elinde dudak izleri saydığın, işte o çerçeveyi boş bırakan resimlerdi…..
yaşamına bir armağan sandığın, belki bana da.
-Duydun mu teyzem ayak basmışlar aya, öyle söylüyor parktaki ağaçlar.
ne kaldırım kenarı yürüyüş cambazlığı ne de baba meyhanelerin kaba sarhoşlukları
kırılacak başka kapılarımın anahtarı gibi yurtsever tarafım dövmüştü beni.
daha az yoldaşlık ve daha çok uykusuzluklar içindi artık, Ankara’nın geceleri
bir ölü elektrik direğinin altında veda öpüşmeleri gibi.
ahhh o değildi, senin dizinde romatizma, bendeki kırıkların ağrısı.
yaşamına bir armağan sandığın, belki bana da.
**
.... Ama güzeldi, bir yalan oyunda seninle rol almak ve elini öpmesi kahramanlarının
/unut, ‘kim akıttı’ gözünden gözyaşlarını ve artık saatine sakın hiç bakma.
ölüm, senin zamanının yeni adı, sorma ne oldu böyle diye bir daha.
yaşanmamışlıklar kadar yaşanmışlıklar da yola aynı kompartımanda çıkar.
bugün sen gidiyorsun ama, nasılsa gelecek sıra yarın bana da./
isterdim ki; elimden tut ve tren rayları üzerindeki köprüden bir daha geçelim
ilkokul numaram sicilime işlenmeden, hüzünlü yüzler olalım düğünlerde.
nasılsa doğmadı yalancı adımlar ve sevdanın bin taklası yazılmadı günlüğüme
sen şimdi bir kez daha al başını git benden çok öncelerine.
sana da, bana da yabancı gelmeyecek bir yerlere.
-Beyazıt meydanında ensesinden vurulan Osmanlı paşasını hadi anlat yeniden
ve sen anlatırken gözlerim dalmış gibi, gideyim ben de denizlerin tam orta yerine
elektrik direklerinin gece vardiyası ya da Kızılay meydanına pankart olayım
devri düşmez kırk beşlik plakların şarkılarında, kaçak namlular gibi dolanayım
aşkın; iki kişiyle aynı anın oyunu değil, yürekten sevişmek olduğuna bir daha inanayım
ve bileyim ki ölüm gibi yaşam da anlamını ancak bulur, adı dürüstlük olan bir ülkede.
sana da, bana da yabancı gelmeyecek bir şekilde.
**
Haydi teyzem, bir kez daha hoşça kal…
Gecikme sonsuzluk sofrasındaki akşam yemeğine.
Dışarı çıkacağım zaten bende, hava serin ama sen merak etme …..
Önce merhaba diyerek başını okşayacağım,
Kapıda yolumu gözleyen sokak köpeğinin, sonra karnını doyuracağım…
Ve “Şans, haydi oğlum” diyeceğim…
Beraber kırlarda çiçekler toplayıp denizlere doğru yürüyeceğiz ….
Haydi teyzem geç kalma, yolun açık olsun …
Ellerinden öpüyorum, bu konuşmamız son olsun…..
Cevat Çeştepe
saygıdeğer cevat bey ;
aşkın ve insanlığın evrensel değerleri adına geçmişten günümüze doğru akan zaman dilimi içinde güngörmüş bir teyzeyle bilge bir adamın adam gibi söyleşisini okudum...
aşkı anlamak ve hayatın akışlarındaki anlamlı renkleri öğrenmek isteyenler için içi dolu bir çalışmaydı..cevat hocam çok teşekkür ederim..
güzel bir çalışmaydı...beğenerek okudum...kutlarım saygın kaleminizi.tam puan 100...akçaydan seşlam ve saygılarımla...sevgiyle kalın....ibrahim
'Taş taş üstünde
Kimse duymasa da
Kimse görmese de
Her biri sessizce ağlıyor: Beni hatırla, beni hatırla.'
I. D. Yalom.
'Çünkü sona yaklaştıkça başlangıca daha çok yaklaşan bir dairenin içinde dönüp duruyorum.Yolun açılıp temizlenmesi gibi bir şey. Yüreğim uzun zaman önce uykuya dalan pek çok hatırayla sızlıyor. (Charles Dickens-İki Şehrin Hikayesi)'
Bu iki alıntı ölüme ait, son okuduğum kitaptan.
Nedense Teyzeniz için yazılmış bu son mektup, çok denk düştü gündemime.
Ölümle yüzleşmek çağlar boyunca hep zor olmuştur insan için.
Teyzenize ne mutlu, ölümsüzlüğe kavuşmuş sizin satırlarınızda.
Rahmetle anılmak, bir de minnettarlıkla...
Keşke herkese nasip olsa...
Çok duygulu bir anmaydı.
Kutlarım sayın Çeştepe.
Selam ve Sevgilerimle.
Gül
Harika .
Yüreğinize sağlık
Saygılarımla
sevgili çeştepe şair cevat abim..
seni tanimaktan büyük onur duydum..
özer dudu anlatti ona yaptiğini.)
benim için en güzel sürpriz o oldu dedi
bizlere değer verdin geldin
bizi çok mutlu ettin
sana minnetdarim..
'Merhaba teyzem - özel bir söyleşi'
kendinden dinledim bunu kisa özetini
sayfama yazidm gerisini orada okursun dedin
okudum
yorum yazmaya cesaret edemedim inan
zaten yorumda yazmiyorum
yaşadiklarimi yaziyorum buraya.
2 kasim -2008
benim hayatimin en güzel günlerinden birisi idi..
sevgili dostum 'özer dudu'nun imza günü
sevgili ağabeyim 'cevat çeştepe'
ki soyadini hep yanliş söylerim
o israrla düzeltir beni..)
ve diğer arkadaslarla güzel bir gün geçirdik
kitap günü idi
şir günü idi
ama şiirden az konuşuldu
buna sevindim
hayatin içinden hayata dahil sohbet oldu
herşey çok güzeldi
bu güzelliğe katkisi olan sevgili abimin güzel karakterinden öperim..
sevgimkere
saygimkere
burasi şiir inşaat
ben:amele nevzat
:)
Haydi teyzem, bir kez daha hoşça kal…
Gecikme sonsuzluk sofrasındaki akşam yemeğine.
Dışarı çıkacağım zaten bende, hava serin ama sen merak etme …..
Önce merhaba diyerek başını okşayacağım,
Kapıda yolumu gözleyen sokak köpeğinin, sonra karnını doyuracağım…
Ve “Şans, haydi oğlum” diyeceğim…
Beraber kırlarda çiçekler toplayıp denizlere doğru yürüyeceğiz ….
KOCAMAN YÜREKLİ BİR ÇOCUĞUN GELİNCİK KOKAN DÜŞÜNE SARILMASI....
GEÇMİŞİNİN EN GÜZEL RENGİNE ÖZLEMLE KALEMİNDE DOKUNMASI YÜREĞİNİN ÇİZDİĞİ HARİTA İLE...
ANLAMLIYDI KUTLAIRM....
Teyzeniz nur içinde yatsın, teyzeler unutulmuyor onlar anne yarısıdırlar.
MUHTEŞEM çalışmanızı tam puanımla yürekten kutluyorum.
Selam ve Saygılar.- Berkay Kur.
Bu şiir ile ilgili 131 tane yorum bulunmakta