Bugüne gelinen noktanın öncesinde;
Balkanlar’ dan Ortadoğu’ ya, Asya, Uzak Doğu’ ya kadar uzanan koca bir imparatorluğun...Dünden bugüne silinmesi olanaksız bir kültürün;
dost görüntüsü altında çevrelenen nifak tohumlarınca açılan şer kuyularında yok edilme planları...
Bu hain planların farkına varılmasıyla, kuyuyu kazanların açtıkları kuyularda kendi zehirli sularında boğulduğu günün başlangıcı olan Samsun yolculuğu... Ve takiben Kurtuluş savaşı süreci... Acılar, elemler...
’Ya İstiklâl ya ölüm! ’ diyen bir kumandanın ardından vatan uğruna, inandığı doğrular, değerler uğruna ölüme giden ve ölümle kalım arasındaki o ince çizgide küllerinden yeniden var olan bir halk...
İşte bugünU ANLAMLI KILAN, bu halk’ a bu onuru, bu var olma sebebini kazandıran...Şartlar, koşullar ne/nasıl olursa olsun, inandığı, azmettiği sürece çok şeyi başaracağı inancını aşılayan büyük önder Mustafa Kemal’ in bedenen öldüğü, ruhen içimizde çoğalarak yeniden yaşadığı bir gün...
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim