Mensur Şiir Şiiri - Kadir Kaplan

Kadir Kaplan
9

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Mensur Şiir

Neredesin ey aşk!

Şairlerin, Şehr-i İstanbul’un harelenen deryasına dalarak
şiirler yazmayı bıraktığı gün bırakıp gittin bizi.
Yedi tepe başımıza yıkıldı.
Arş-ı âlâdan süzülüp arzın yedi kat dibine girdik.
Zelzelelerle uykumuzdan uyandık.
Yedi gün, yedi gece uykulu gözlerle yolunu bekledik.

Lâkin gelmedin.

Bir başımıza boynu bükük, terk edip gittin bizi.
Cümle terk edilmişler arasında dudaklarından tek cümle dökülmeyen, söyleyecek tek sözü olmayan bir tek biz kaldık.
Sen gidince kimseye söyleyecek sözümüz,
kimsenin yüzüne bakacak yüzümüz kalmadı.
Bir zamanlar ateşinle yanan ruhumuza
senden sonra konuşmayı zül saydık.
Gidişinle öyle suskun, öyle naçar, öyle yalnızdık.

Gel ey aşk, hatırlat lâl olmuş dillerimize yeniden konuşmayı.

Biz seni, senin bizi terk edip gittiğin yerde bulmuştuk.
Yaşamın çocukluktaki tadını çoktan yitirdiği,
yaşanan her günün geçmişe nazireler yakmakla geçirildiği;
tam da her şeyden bıkıp usandığımız anda çıktın karşımıza.
Sen ellerimizden tutup yeniden ayağa kaldırdın bizi.

Yanaklarımızda kirli sarı izler bırakan gözyaşlarımızı silmesen de yanaklarımızda kirli sarı izler bırakacak sevinç gözyaşları
dökmeyi öğrettin bize.
Biz yaşamakla yaşamımıza son vermek arasında gidip gelirken,
güzel bir ölüm için güzel bir ölümü hak etmeyi gerektirecek kadar
güzel yaşamamız gerektiğini fısıldadın sen.

Gel ey aşk, ölümlerin en güzelini tattır bize.

Sen gidince şirazesi bozuldu âlemin.
Sevdalardan ayrı düşüp, ayrılıkla sonlanan heveslerimizin
adını sevda koyduk.
Sevdalar isimsiz kaldı, biz isimsiz…
O günden sonra kim sorduysa adımızı;

“_Aşkın terk ettiği kişi…” dedik kendimize.

Yani sensiz; biraz sessiz, biraz düşkün, biraz boynu bükük, biraz yarım;
ama hep kendimizden uzak kaldık.
Sen bizim diğer yarımıza anlam katan yarımız değil;
bütünümüzü anlamlı kılan yanımızdın.

Gel ey aşk, böyle ortalarda bırakma bizi.

Sen gidince hastalık ateşiyle yanıp yataklara düştük.
Mevsiminden evvel sararan kuru yapraklar gibi koptuk dalımızdan.
Gidişinle mevsimleri unuttuk;
her mevsimi hazan bildik, doğan her günü nâr-ı devrân.

Leyla’sı olmadan gelecek şifayı,
Leyla’lı düşler gördüğü hastalıklı gecelere satan Mecnun’a döndük.
Ne eczalardan medet umduk ne hekime yüz çevirdik.
Dermanı, dert sebebimizde aradık.
Sende aradık her şeyi, her şeyi senin gidişinle kaybedişimiz gibi…

Derdimiz sensin, dermanımız sen.

Gel ey aşk, şifa ol fersiz bedenlerimize yeniden.

Mahpusta zaman geçmezmiş derler.
Sensizken içine hapsolduğumuz diyarlarda;
işlemeli bir tespihin tanelerine,
tahtadan oyduğumuz gemilerin rüzgâra hudut çizen yelkenlerine
ve görüş mektuplarının en güzel sözcüklerine kondurduk seni.

Acemi ellerle yazılmış bir nâmenin yolunu bekleyen hükümlüler gibi bekledik gelişini.
Gözlerimiz, uzayıp giden yollara daldı senin gidişinle.
Gözümüz yollarda,
fikrimiz fesleğen kokulu bir ilkbahar akşamı kapımızı tıklatacağın zamanın heyecanında kaldı.

Ceplerimizi, gelişini müjdeleyecek küçük çocuklara vereceğimiz bozuk paralarla doldurduk.
Muştuların en güzeliyle kendimizden geçeceğimiz zamanların tarifsiz heyecanına boğulduk.

Gel ey aşk,
yokluğuna hapsolmuş yüreklerimize görüş gününün geldiğini müjdele.

Gittiğin gün, engin bir sahranın ortasında karşıladık sabahı.
Güneş, bedenimize yedi arpa boyu yaklaştığında;
ne kırbamızdaki bir damla su,
ne bâdısabanın yüreklere su serpen müşfik avuntusu geçirdi susuzluğumuzu.

Kervanlara katıldık,
üzeri çöl kumuyla kaplanan bedevilere…
Alev alev yanan çölün ortasında aniden beliren her seraba atıldık,
her serabın içinde sana sudan ziyade susayan gözlerimize görünürsün ümidiyle.

Geceleyin eşkiyalar,
gündüz tepeleri birbirine katan kum fırtınaları kesti yolumuzu.
Feryadımızı ne kutup yıldızı duydu
ne de kendini yollara vurmuş tekin bir yolcu.

Gel ey aşk, yol aldıkça uzaklaşan menziline ulaştır bizi.

Sensiz geçen her günümüz bin güne,
her ânımız solmak için yeşeren bir güle benzedi.
Nadide acem çiçekleriyle donanan sevda bahçeleri,
kuru yapraklarla bezendi.
Sevinç çığlıkları işitilen evlerden figân yükseldi,
yeşile doymayan uçsuz bucaksız çayırlardan isli, kara bir duman…

Gel ey aşk, gelişin gittiğin güne inat; kuru dallarımıza can katsın.

Hani her ilkbahar sabahı yataklarımızdan erkenden kalkardık ya…
Hani her yanı güllerle donatıp, yarına dair hayaller kurardık.

Bak, bugün baharın ilk günü…

Bu bahar da erkenden kalktık.
Gülleri suya koyduk,
ellerimizi hayaller kurarken yaptığımız gibi yanaklarımıza saldık.

Kaç vakittir seni her bekleyişimizde biraz daha kuruduk, solduk, sarardık.

Baharın bitişine üç vakit var.

Gel ey aşk,

Üç vakit daha bekletme bizi,

Gel artık!

Kadir Kaplan
Kayıt Tarihi : 13.1.2009 16:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan

    Gel ey aşk, şifa ol fersiz bedenlerimize yeniden.

    evet haklısınız
    can-ı gönülden kutlarım
    buda benden olsun

    deme dertliyim dermanı derte,
    gör dermanı aşk ile sabrette
    bilmem kaç gündür şunun şurası,
    hiçrana boğmaz aşkın yarası,
    hikmet istersen sebeb-i hikmette,
    nimet-i aşk, aşk teslimiyete,..........Bilal ÖZCAN

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Kadir Kaplan