(Buğday mı, Himmet mi?)
Sarı köyde yaşar idi
Rızk peşinde koşar idi
Anadolu perişandı
Yunus fukara bir candı
Zaman böyle geçer iken
Ekin ekip biçer iken
Bir kıtlıktır sardı yurdu
Çitçileri yaman vurdu
Ektikleri bitmez oldu
Ocakları tütmez oldu
Yoksulluk canlara yetti
Ahalinin sabrı bitti
Derken bir gün ilden ile
Bir şayia düştü dile
Hacı Bektaş adlı bir pir
Herkese olurmuş dest gir
Hem açları doyururmuş
Yoksulları kayırırmış
Yunus dahi duydu bunu
Almak için umduğunu
Düştü kağnısıyla yola
Bu fakrına çare bula
Dalıp gitmişti bir ara
Nazar etti ufuklara
Aklı köyünde kalmıştı
Baktı epey yol almıştı
Sonra birden akıl etti
Kendi kendine ayıttı
Erenlerin tapusuna,
Boş gidilmez kapısına
Etrafına şöyle baktı
Alıçlara göynü aktı
Topladı birçok alıcı
Artık boş değil avucu
Çare için eyvahına
Varır Bektaş dergâhına
Bektaş’a malumdur hali
Yönelterek şu suali
Ona nasip teklif eder
İste nasip vereyim der
Benden buğday bekler hanem
Nasip olmaz derdime em
Hünkâr derki müridana
Buğday verin gitsin ona.
Sevinciyle buğdayının
Düşer yoluna köyünün.
Düşer amma düşmesine
Cevap arar iç sesine
Bir sıkıntı basar gönlü
Bir değil sanki bin yönlü
Acep hata mı ettim ben
Nasip, nefes ne bilmeden
Kafasında birçok soru
Cevapsızdı işin zoru
Şöyle süzer etrafını
Anlar o zaman gafını
Dağlar arasında ıssız
Bir yoldadır şimdi yalnız
Düşünceye daldı gitti
Geçmişini hayal etti
Moğol zulmü, kıtlık derdi
Çektikleri pek beterdi
Eziyet üste eziyet
Böyle çetindi vaziyet
Hayal gerçek arasında
Gidip gelme sırasında
Aklı dergâha uzandı
Gönlü pişmanlıkla yandı
Karar verip döndü geri
Bekler buldu dervişleri
“Ben yanlış yaptım erenler
Beni anlayın yarenler
İşte, alın buğdayları
Nasibimi verin geri.”
Durum Bektaş’a söylendi
Yunus nasip ister dendi
Dedi Hünkâr “olmaz artık
Bu kapı Yunus’a örtük
Kilidi Taptuk’a verdik
Yönünü ora dönderdik
Nasibini ondan alsın
Buğdaylar kendinde kalsın.”
Kayıt Tarihi : 12.5.2015 00:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!