“Eti kemikle satarlar”, derdi
Eski kasaplar
Bugün bir karışma halidir
O lafın karşılığı
Öncelikle suçluyu suçsuzla
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Dünyadaki bütün her şey değişim içindedir. Bazen bu değişim menfi yönde oluyor. Doğru bildiklerimiz arada kaynayıp gidiyor.
Bir güç var dünyayı mikser gibi karıştıran...Bunu inkar edemeyiz. Şöyle bir çevremize bakmak yetişiyor... Tam da bu yüzden ayaklarımız yere sağlam basmalı. Kendi özümüzü korumalıyız.
Her şey bir kereyle başlar... Ve arkası kesilmez. Doğru insana göre değişirse, gerçek doğrular yittiğinde ne yaparız...
Şiir de bunu söylüyor... İtirazı olmadan, her şeye baş sallanmanın sonucuna, dikkat çekiyor. Bazı kavramlar gözümüz gibi korunmalı.
Çok teşekkür ediyorum Öğretmenim.
Kaleminiz hep yazsın.
Selamlar.. .Saygımla.
Eti kemikle satarlar”, derdi
Eski kasaplar
Bugün bir karışma halidir
O lafın karşılığı
Öncelikle suçluyu suçsuzla
Paçal yapıp
Sonra iyiyi kötüyle
Güzeli çirkinle
Dini de morfinle pazarlamak!
Melezleşin diyor,
Çünkü büyük patron
Siyahı ithal edin
Çiftleştirin beyazla
Biliyor ki
Yozlaşanlar biat eder
En fazla!
Bir milleti bitirmenin en kolay yolu sığınmacı akımı sonrası malum
savaş yapsalar toptan hepsi kaybedeceklerini bildikleri için
kendilerine biat eden ler aracılığı amaçlarına ulaşıyor yazan kaleme
selam olsun kutlarım listemde
Emperyalde oyun çok.....Sana seni devşirir , hatta tek düşmanın ettirir de ruhun bile duymaz.
Kendini oyarsın alttan alta....:((
Elini kaptırmaya gör...
Tebrikler öğretmenim...
Sinekler, ışık kaynağını yön tayini yapabilecekleri bir eksene oturtmaya çalışırlar. Kaynak yerinde durdukça şaşırırlar, deli divane gibi çevresinde dolanır dururlar. Sayın Mustafa Bay, siz böyle ışık vermeye devam edin, gerisi teferruattır.
Sayın Mustafa Bay, dizelerle ne güzel sosyolojik çözümleme yapmışsınız. Beyninize, yüreğinize sağlık.
Sayfamı ziyaret eden
Okuyan
Yorum katan
Ya da sadece kutlamakla yetinen Değerli Şiir dostları,
Öncelikle hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum…
Demem lazım…
Ben yorumcu/ziyaretçi dostlarıma şiirin altında cevap yazmıyorum…
Bu bir tercihten çok, alışkanlık, neredeyse 12 yılı bulan antoloji geçmişimin alışkanlığı, doğal hali.
Bu durumu “samimiyetsiz” bulan dostlarım da oldu. Saygısızlık sözünü asla kullanamam, çünkü böyle birisi değilim, olmadığımdan da eminim.
Bugün farklı.
Şiirden kaynaklı.
Gelip “sataşanlar” oldu. Eleştiri niyetine!
Cevap vermedim.
Vermek istemedim.
Çünkü polemikten hiç hoşlanmam!
Şiir, yayına konana kadar yazanındır.
Okumaya açıldığı andan itibaren de okurla paylaşılmıştır.
Hele yoruma açıksa…
Yukarıda dedim ya… Amaç “polemik yaratmak”, sataşmak değilse eğer!
Öyle olduğunu düşündüğüm paylaşımları üzülerek sildim… Oysa hiç âdetim değildir!
Şiirin açılımı kişiye göre farklılaşır.
Herkes aynı anlamı çıkarmaz, herkesin aynı tadı almadığı gibi.
Saygı duymak gerekir bu duruma…
Ama yine tekrar ediyorum… Niyet iyiyse, sataşma amacı taşımıyorsa!
Yazan benim,
Ona rağmen yazdığım andaki hissiyatımı, önceliklerimi ben bile açıklayamam!
Belki ana başlıklarla birkaç laf etmemin yararı olabilir, sorgulayan kişilere ışık tutabilir…
-Bir kere şiirin kullandığı imgelerden “somut eylem” anlamı çıkarmak, şiir dilini tasvir diline çevirmek olur…
Bilinir ki şiir, “en kısa yoldan en fazlayı anlatabilme” sanatıdır,
Örneğin: “Siyahı ithal edin/Çiftleştirin beyazla” dizeleri eylemsel bir olgunun ifadesi değildir!
Şiirde “erotizmi” öne çıkarma alışkanlığı olanların böyle anlaması beklenebilir belki!
Okur,
Emperyalizmin çöplüğü olmadığını düşünürse ülkemin, o zaman birbirimizi anlayabiliriz!
O da kesin ve tam değil, çünkü hiç kimse ben değil, yüzde yüz benim gibi düşünmek ve hissetmek zorunda da değil!
Kültürel yozlaşma, genetik yozlaşmadan daha tehlikelidir!
Sonuçta melezleşme bir imgedir ve “kendine yabancılaşma”, inkâr etme, herhangi biri gibi davranma, sorumluluklarını, ahlaki ve insani değerlerini kaybetmek anlamına da gelir.
Bu davranışların altında yatan, ülkesinin değerlerini ucuzlatan, farklı gelenek, dil ve kültürden gelen karmaşa ortamıdır.
İnsani değil, bozma/yozlaştırma amaçlı olmasıdır, şiirin tepkisinin nedeni…
-Yine okur;
“İki geri bir ileri” anlayışı nasıl bir yaklaşımdır, niye böyledir biraz kafa yormalıdır.
Yani, bulunduğumuz noktadan ağır ama kesin bir biçimde geriye düşmenin, yitirmenin nedenini ve sonuçlarını anlamaya çalışmalıdır.
“Verilen ile alınan arasında negatif ilişki varsa”, bağımlılık kaçınılmazdır!
Üstü de “kadercilikle”, inançla örtülüyorsa… Buyrun size morfin!
Tekrar ediyorum…
Kimse benim gibi düşünmek zorunda değil!
Ben de herhangi birini taklit ediyor değilim!
“Apartma”, aşırma türü ifadeler, onu kullanan kişinin niyetiyle alakalıdır…
Şiirlere gelip “DİNİ SÖYLEMLERLE” akıl ve ayar verme hakkı kimsenin haddi değildir!
Lütfen şiire, sanata ve edebiyata saygı biraz…
Benden bu kadar…
Açıklama, şiir sayfasına gereksiz müdahale nedeniyle okurdan özür dilerim.
Saygılarımla…
Sinekler, ışık kaynağını yön tayini yapabilecekleri bir eksene oturtmaya çalışırlar. Kaynak yerinde durdukça şaşırırlar, deli divane gibi çevresinde dolanır dururlar. Sayın Mustafa Bay, siz böyle ışık vermeye devam edin, gerisi teferruattır.
Bu dünyada öleceğini bilsen bile kimseye biat etme... Kutlarım kaleminizi yüreğinizi efendim, çok anlamlı dizeler okudum.
Kaleminiz kelamınız her dem çağlasın tebrikler yüreğiniz'e..
SLM SAYGILARIMLA HOCAM..
Şu karşıda sevdalanan dağ bizim
Ekin bizim ,bahçe bizim, bağ bizim
Şeker bizim, hamur bizim, yağ bizim
Değil ise yapmayalım helvayı -----İbrahim Kurt --- Hocam hükümdarlıklar nesilleri kıramamış , her güç insanlığın önünde diz çökmüştür ve çökmeye mahkumdur. Şiirinizi okuyunca dilimden bir dörtlük döküldü kabul buyurun sizi ve güne anlam katan bu nefis şiirinizi kutluyorum saygılar sunuyorum
'Yozlaşanlar biat eder en fazla' evet aynen öyle anahtar cümle...
Saflıktan uzaklaştıkça bulaşık oluyor zihniyetler.. Bilerek ve planlı morfinliyerek. maalesef..
Günceli yakalmak ve adına derin ve anlamlı şiirinizi tebrik ediyorum.
SAYGI VE SELAMLARIMLA MUSTAFA HOCAM..
Ne kadar paçal yapılsa boş... Paçal, değer düşürür ve melezleşmeyle özüne yabancılaşılır. Her türlüsü sizin dediğiniz gibi dibe çeker.
Güzeldi dizeleriniz, yoğun bir emeğin eseri..
Kaleminize, yüreğinize sağlık Mustafa Bey
Selam ve saygılar.
Bu şiir ile ilgili 56 tane yorum bulunmakta