Bir kadın olmaktan bıktım,
bıktım kaşıklardan ve postadan,
bıktım ağzımdan ve göğüslerimden
bıktım kozmetiklerden ve ipeklilerden.
Hâlâ masamda oturan adamlar vardı,
sunduğum çanağın etrafını çevrelemiş.
Çanak doluydu mor üzümlerle
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
çok farklı ve güzel bir şiir. cinsiyetçi bakış açılarını alıp vurmuş yerden yere. çok beğendim
Çok düşündürücü bir şiir şairi iyi anlamak gerekir şair bir şeyler anlatmaya çalışıyor
Hemen karar vermek hata olabilir çok düşündürücü bir şiirdi deli deyip geçmemek
gerekir her insan aynı şeyleri düşünemez bunu iyi bilmek gerekir
Kafkanın sayıklamalarına benzettim
İsa’nın Cinsiyeti
Nereden biliyorsun belki doğduktan sonra erkek oldu
Belki öldükten sonra melek olacak
Mahşer günü
Kuran’da her şey var diyorsan
Yazılanı anlamakla hayatı örnekleyemezsin
Allah var diyorsan bir kere
Hiçbir şeyi Allah’ın dışında tutamazsın
Her şey Allah’ın taktiridir
Yoksa evrensel hukuk olmazdı
Her kes inandığı dinde yasasını koyar
Diğer din mensuplarını boğazlardı
Yamyamlar gibi
Allah her canlıya beyniyle varır
Peygamberlerin beynine varması örnektir
Her kes kalben inansa da beyni kadardır hoşgörüsü
İslam dini akıl mantık dinidir
Kavrayamayan kendini peygamber yerine kor
Ve Kuran’ı Kerimle insanları aforoz ilan eder
Evet, herkesin düşüncesini kabul edecek hoş görüm var
Her kesin ettiği kendine
Benim ettiğim kendime
Yoksa Allah herkese irade vermezdi, bir beyin varmazdı.
Bir kalp verip bir hoşgörü sunmazdı.
Bunlar Kuran’da yok mu?
O zaman ben nasıl yazdım.
Allah’ın iradesi dışına çıkan şeytan mı bana yazdırdı
Evet, bu yazılanlar Kuran’dan alıntı değildir.
Kuran’dan öğrendiğim kadarıyla çıkardığım bir derstir.
Evet, bana bunları bir şeytan yazdırdı.
O şeytan ben miyim bir başkası mı?
Siz karar verin.
Not: Şeytan’da gerekli, bilimde metafizikte.
Feminist hareketi savunuyor gibi gözükse de aslında özünde cinsiyetin getirdiği zincirlerden kopmak isteyen bir birey görüyoruz. Bu o kadar belirgin ki, Havva'nın yanında olup "Nisa"yı olma sebebinden yani yoldaşlığından kurtarıyor, onu "erkeğin yanındaki" sıfatından alıp bir birey sıfatına yüceltiyor. İsa'yı kullanma sebebi ise teslis inancındaki tanrısallığın olması, yani cinsiyetin ve yükümlülüklerin tanrı ve arzu katındaki başkalaşımlarına vurgudur
Bu ne idiğü belirsiz hatun belli ki kıt olan akılcağızını temelli kaybedip alıp ele kalemi döktürmüş te döktürmüş ve sonuçta ortaya gördüğünüz gibi tam bir deli saçması çıkmış. Bu saçmalıklar yığınına şiir demek için bin değil yüz bin şahit de getirseniz yine şiir olamaz vesselam.Bu meczup kadının Allah'ın Kur'anda en çok övdüğü Peygamberlerden olan ve doğumundan vefatına kadar kendisinden bir çok mucize zuhur eden ulul-azm ve de erkek bir peygambere " İsa'nın erkek olmadığı gibi" tabiriyle iftira etmesini asla yadırgamamak lazımdır. Zira ne demiş büyüklerimiz? "DELİDİR NE DESE YERİDİR".
Ben asıl bu deli saçmasının günün şiiri seçilmesini yadırgıyorum ve el- insaf sayın jüri piyasada şiir kıtlığı mı var da buraya koya, koya bu saçmalık salatasını günün şiiri diye seçip koydunuz diyorum?
Herkese hayırlı çalışmalar dilerim.
Şiiri ve şairi sevmedim ama iyi ki yayımladınız.
Ruhsal durumuma sevindim.
Yaşam üstü bir gezintiye çıkmak ve ruha masaj yaptırmak. Meleklerle arkadaşlık etmek.
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta