Meleklerle Altı Gün

Bilal Yavuz Şiirleri
145

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Meleklerle Altı Gün


1

başladı kutsalbesmele serinliğiyle

yolun yolculuğu

yolculuğun yolu

birinci gün Münker ve Nekir

atıldı tutup iki bileğimden

fırlattı içimdeki köstekli saati ışık hızında

rüzgarların denizlerle mecnun koklaştığı

yamalı kulübelerden geçtik ilk

paramparça evleriyle bir köy tüneli

ama büsbütün göğsündeki sevinç geçitleri

çocukların o solgun ve lenduha gözlerinde

bengisu şiddetinde aziz yaşamaklar azmi

martıların sırtlarına biniyorlardı

köklere tebessümler ekiyorlardı

kadim esaslar üzre

ihya olanümranlar

alkımlarla çizilen mimarlar saçıyorlardı

başaklarda buğdaylar çiğneyen gelenekler

çalışmaktan bostanlarda

utançtan değil onurdan

yüzleri kızaran evlatlar

sütunlardan bal emziren doğu ötleğenleri

doruklarda dağ içen

görünmez misafirler

bastığı yeri ayağıyla öpen uğurlu kafileler

çelmikten ve sazlıktan

kervansaray köşkleriyle

halaya duran çağıltılar meltem törenlerinde

kan kokulu bembeyaz

gelinlikler köknarlarda

yırtılan yüreklerden örülen uçurtmalar

kurulduk bir bulut kıyısına

ben hep arşa hep arştan bakmaklar istedim

Tevrat ve İncil ve Zebur timsali

Şam ve Bağdat ve Kudüs nehirleri

artık yeryüzünde değil gökyüzünde hayatta

şimdi koyuntu dehri

nasıl da kendi kendini kemiren geometri

Münker yıldızlarla ahbab olmuş

Nekir yine şemslerin meclisinde

içimdeki bağlamaysa

hep onların gazelinde

2

ikinci gün bir buzul çağı cehennemi

yakıcı soğukluklar

donduran sıcaklar

geldi Azrail dibinde sevda kokulu sırlar

sadrında gür pınarlar

avuçlarında sandukalarhazan

mazlumlar generali

zalimlere muhteşem müjdeleyici

son nefesini kusarken

kibirlenenlerin sonunu görecektiniz

bacakları birbirine dolandığı zaman

yalancıların akıbetini görseydiniz

boğazın ağzına dayandığında can

yetimleri yutanların

halini görmeliydiniz

öyle bir kente vardık ki

ölümün sıddık meleğiyle

katkısız sebzeler kendini yetiştiriyordu

ömrünü değil hissiz fabrikalarda

sımsıcak doğada özgürce geçiren

mutlu canlılardan ahali rızıklanıyordu

ne robot kozmonotlar

ne uzaylı mumyalar

burada insanlar sahiden yaşıyordu

aşkları hep gerçek yaraları

doğallık en güzel parfümleri

kasılmanın kölesi değildi gövdeler

dokunsan ağlayacaktı ruhlar

insan kurnazken bir hiç

siz hep onu dirlik alan bildiniz

oysa uyandırandı Azrail uykunuzdan

öyle şefkatliydi ki Rahmânevliyasına

en sevdiğinin verdiği vazife

ona mesleklerin en sevimlisi

Hüthüt gölgesinde Ashab-ı Kehf kıtmîri

ardında Şuayb kuzularıyla Salih devesi

kudret deryasında kanatlı yunuslar

yüce dallarıyla birsancak ki

helak olmuş beldelerin imrendiği

arzda örülüp sanki arşa eriştirilen şehir

prizmalar sağdım

ses kemiklerinden

isli bir bilek gibi sallandı yürek

uçtuk gittik kentin labirentinden

3

tapılan putların dile gelip

Rabbini birlediği devirlerden geçtik

anahtar deliklerinden sızan

bıçakça ağır bir yel gibi ben ve Mikail

hortumlarlayıldızların

heybetliKahhar korkusundan

sağa sola kaçıştığı fay hatlarından

haşyetten düşen kayaların

parçalanırken ki toz bulutundan

yepyeni bir coğrafyadan geçtik

görkemli yapılar içtik

ne çalkandık gökdelen piramitlerden

ne küçümsedik kerpiç salaşları

marifet nerede bildik

hep bildikçe bilendik

kara bulutlar altında toplanan

helak edilmiş kavmin tuzunda

şimdi ne dersen de her doku

mahrepli sımsıcakçörek kokusu

siste hayalet yel değirmenleri

döner Sübhan diye diye

ah bulutları doğurur İnşirah dağı

dönüşür can kubbeler gezegenlere

çalkalanır görsen köpükler gibi

uzayın deniz yıldızları

melek ordusunun kumandanı Mikail

yağmurlarla rüzgarlardır zor sırdaşın

ne bahtlıdır sana dost olan

ne talihsiz düşman kesilen

unutabilir mi hiç Bedir ve Uhud saati

Hakk’ın yüce dostu aşkına

savurduğun abidevi endamı

ey koca elçinin göksel veziri

ey Tahiyyât ile şereflenen kişi

ummanlarca dalgalanan

bir sancak şimdi yürek

onu dikmeliydim aşka

tıpkı kamere bayrak diken

uzaylılarıncezbesinde

hayır çok fazla daha ötesi

Mikail depderin iğne deliklerinden

geçirdi göklere sığmayan sır ipleri

tuttuğu kadarını tanıyabildi

aklımın fikirden elleri

4

sıvının sıvısı gaz ve gazın katısı sıvı

saf topraktandı Adem

kaburgalardan Havva

Hüsûf ve Küsûf ve Hârut ve Mârut

meleklerle namazlar kokteyli

dördüncü gün efsun kokan demlerdi

koku ve tat ve his körlüğü

pelte kursaklarda kimsesiz ahtapotlar

öyle bir şehir ki dördüncü gün

bereket sırtını dönmüş başaklara

araflı alınların yüzeyinde Yakaza

kaşmer yürek

yaramaz çocuklar sanki toprağın göğsünde

ilham olmak isteyince soytarılara

imparator argın

padişah tıpkı ölü deniz

bakınca boşluğun içindeki boşluğa

dalgalar kum fırtınası

sisten tarlalarda

efsun rayihaları

kartal kanatlı dinozorlar taraçalarda

fil hortumlu ejderhalarla savaşlarda

devriliyor gökdelen putları

yanıyor ceplerin kağıttan sanemleri

betonlar bahçeye dönüşüyor

buzullardan fışkırıyor volkanlar

çöllerde amazon ormanları

berzah alemini haykırıyor hayatlar

mecazlar uzayında

semboller ziyafeti

çığlık atan sessizlikler koleksiyonu

ezgilerden örülen

fosilimsi tuğlarda

meleklerden büyüler öğrenen şımarıklar

terörlerin emzirdiği

kancıtöreler sonra

gelip çatacaktır kutsal pimanlık günü

zalimlerin cehennemi

mazlumların cennetiydi

umutma diyor yollar yolculara hey

asla çıkmaz raylarından

dikey adalet treyleri

5

henüz kesilmemiş saf sütten

emekleyen o gezegenlerden

önümde bir Samanyolu şöleni

işte beşinci gün ve Cibrîl saati

balinada Yunus geometri ötesi

sütunlar saçan filizkıranlardı

dizginlerimizde mermer Burak

bindik bir fırtınaya uçurumlar çiğnedik

İdris ve İlyas ve Elyesa denklemi

Zülküf dağında Zülkarneyn atlası

evliya duyuları sağır eden

zamanın Bedir kuyuları hüzün

yazgı yazıtlarında engerek hazanları

Musa ve Harun ve Kudüs fatihi Yuşa

fışkırır ruhlar şehrinde aşkın on nehri

öptüm ibibikleri kanatlarından

Cebrail cübbesinden arşa serildim

dua kılan adamlar silüeti

taçlı hatun gölgeleri mescitlerde

kabuslardan örülen tapınaklar berkiten

senin aziz suların benim yar saatlerim

selaların yankılanırken ki yetimliği

kazınsın antik alfabeler gibi

vicdanların şuhantal atmosferine

yağmurlu mezarlıklar kadar buruk

sağanaklar sağdık Cibrîl dostluğunda

yarılan kayadan çıkan mucize

selam Salih peygamber devesine

ihtişamlı Süleyman kuşları kursağımız

şerefli cennet komşuları birlik

müslüman cin kardeşler her yöremiz

yüzüyor göklerdebakırakrepler

yürüyor çayda çeyizlerle hacimler

Bermuda Şeytan Üçgeninde

devasa dalgalarla boğuştun durdun

Eyyub sabrıyla sağlam sütunlar diktin dilsiz

Davudi seslere karışan Lokman hikmetler

Ashab-ı Kehf duvarlarında yankılanan ruhlar

bir Üzeyir kılıcıyla doğranacak Gargatlar

kutsal cihad günü gelecek dile dağlar taşlar

irfanlar saçacak alim İdrisler

aşk yeniden kınına sığmayacak

6

ince evraklarda kuş tüylerinden

damlayan şifrelerin burcuları

ve altıncı gün İsrafil mevsimi

aniden çatıp gelen Sûr saniyesi

orada boşluğun göğsünde mimar çizgileri

burada dilimdilim yeşeren devrim

şurada mürekkep çiçekleri baygın

kırıldı kadeh 1440 yerinden

kırk yerinden çatladığı güne hasretle

Ad ve Semud ve Uhdûd ve Nemrud

Firavun ve Karun ve Haman ve Ebrehe

Sodom ve Sebe ve Eyke ve Karye

bir ses bir yağmur bir tufan yeter elbette

batılı anında yeryüzünden silmeye

denizlere fısıldıyor adamlar

körfezlere kitap okuyor hatunlar

anneler çocuklarını lifliyor

sobaların yanındave naylon leğenlerde

güneşte ısınmış su bidonlarından

bakır tasta sevgi dolu zemzem sularıyla

ve koca Dicle kıyılarında

bölüşülemeyen tarla sularıyla

bilge Nil civarında uğruna kan davaları

bereketler ki paylaşılmadıkça hafifleyen

tenha heybelerde dargın boşluklar

Mesih mevsimi Mehdi saati

İsrafil ile Sûr ki ney ile semah

evliya ruhların aşktan Kâbesine

çocuğun rüyasına şeref verdi Geylânî

mübarek kadırganın üstünde

levent bir endam

şelaleler timsali bembeyaz cübbe

sarıldı sapasağlam iç içe geçti kemikler

Hakk dostu meleklerin pak solukları

doldurdu tabiat odamızı

selam sanaGazâlî yürekli

asırlarca beklenen hayırlı postnişin

üfle Ahit burculu asalara

yeni bir anlam kat İsalara

öyle bir dönsün ki zemheri ilkbahara

Alemler Gülünün esansı

duyulsun uydulardan

Bilal Yavuz Şiirleri
Kayıt Tarihi : 13.10.2020 14:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bilal Yavuz Şiirleri