Güneşim şen doğdu, hüzünlü battı,
Şu yalan dünyaya geldim geleli.
Gelen günüm giden günü arattı,
Şu yalan dünyaya geldim geleli.
Ne dostum var ne de yârim yarenim
Yokluk denen şu ateşten gömleği,
Yaradanım vermiş günah benim mi?
Hep ağladık elden gördük gülmeyi,
Yaradanım vermiş günah benim mi?
Yedi nüfus bir odayı bölüştük.
Çok gezdik doktorları, çok gittik sola sağa
Yuvamız kuru daldı, döndü bir yeşil bağa.
Ellerimiz semada yalvarırdık Allaha
Mevladan bir istedik üçünü sardık kundağa
Yeşim ilk göz ağrımız, yusuf babamın adı
Ne bir telefon aç, ne mektup gönder,
Perişan halimi sorma bir daha.
Belki imkânsız aşk böylece biter.
Hakk’ın selamını verme bir daha.
Yoldurma saçımın kar beyazını
Bu millet yeniden bir destan yazdı.
Kırk yıllık oyunu bir günde bozdu.
Gördünüz hainler Türklük ne imiş.
Yaptığınız hesap nafile imiş.
Tanklara kurşuna göğsü siperdi
Açtığın yaralar derin mi derin.
Verme ilacını gerek kalmadı.
Çektiğim çileler senin eserin.
Teselli istemem gerek kalmadı.
Ne benimle güldün, ne de ağladın.
Gözler dolu dolu başın eğikti
Bilmem ki ne oldu sana bu gece?
Yoksulluk mu senin boynunu büktü?
Hüzünün dokundu cana bu gece
Bir geceki senelere bedeldi
Bu derdi nasıl anlatsak?
Sana da bana da yazık.
Sen bana, ben sana yasak.
Sana da bana da yazık.
Zalimler varken arada,
Yalvardım yakardım söz dinlemiyor
Deli gönlüm senden vazgeçmez Leylam
Aç susuz olur da sensiz olmuyor,
Deli gönlüm senden vazgeçmez Leylam
Ne mektubun geldi, ne de selamın
Yıllar oldu bihaberim
Ateş kor oldu ciğerim
Hasretinden derbederim
Neredesin ey vafasız.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!