(Ey hiçlik! Bana bir
salgını çağrıştırıyorsun.
Yangınları, dinamiti. Bana bir
cinayeti.)
Çünkü Biri hep bir şey alır geçirdiğim günden
Seviyorum yıldızları, saçlarını, suyunu pınarların
Serin ilkbahar gecelerini.
Dar ağzını, ince alnını, elmacık kemiklerini,
Bacaklarını, uzun.
Gözlerini, çekik. Ela. Ilık göğsünü.
Bir yaz gecesi sevdası olan rengini yüzünün.
Kokumla yaşıyorum, dağ, orman kokuyorum ben
Çalı kokuyorum, ıssız bozkırlar kokuyorum, tren kokuyorum
Patikalarda böğürtlenler korku içinde çekilirler derin yarlardan
Yılgın seviler kokuyorum, böğürtlen kokuyorum
Yaşadım bir su gibi, eriyecek
Adam ansızın yolumu çeldi. Kolunu uzatıp
Çekti önüme yığdı sabahı
Şarkılarla koca bir dağ yaptı, atılmış şarkılarla
Sonra bir yumaktan söker gibi
Açtı dağı. Bir yandan açtı, yürüdü bir yandan:
- Bu bir sanrı olsa olsa
Ölüm kısa Cemal'im, bir de dirim dertli
Gel bir gazel diyelim, yade delim seni
Gözünün bebeğinde erimiş naz oturur
Bir yan Ece, bir yan bir çift vadi hüseyini
Bedesten'de Nilgün'ü bul, canı gökyakut
Kara nişanlın Tanrı'yı çağır içeri
Şiir coşkun bir an'ı kucaklamak içindi
Yaşam da fırtınanın arayışı
Yitik tekneleri
İstek sönünce
Mırıltılar da işitilmez oldu
Bir ölüm öyle yakın, ne vakit algılanır
Bir cenaze töreni usul, nasıl başlar:
Hangi tonlar uyur da ağaçların üzerinde
Kalp hangisiyle titrer, belirdiğinde
Bellekte tüyden hafif, ipek fotoğraflar?
Çelik gibi bir dil. Aydan bir kızıllık
Doğuyu karartan bulutlar içinde
Işığını alıyor coşkunluğumdan
Ve boynu bükük alüminyum bir çocuğun ikindilerinden
Çık benim kana susamışlığım, 'çık orta yere'
Geceye sokul, deş
Cızırtılı plağın zarını.
Seni ezgin karınca, tatlı su arığı
seni kudurgan tilki, azgın camış
Beyaz çarşafların üzerinde,
Sağıma dönemez’im.
Soluma dönemez’im.
Münker duvar,
Nekir pencere.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!