Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların.
Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım.
Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme...!
Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde.
Ara ve bul...!
... İçine bak! Özünü fark et! ...
Koyu bir karanlığa bürünmüş gecelerde
Gözyaşlarımla ıslanan katran karası acılar
Susuz kalmış bir çiçek,
Nasıl solarsa günden güne
Öyle solgun bir baharda dökülmüşüm.
Yürek tutuşurken bir ucundan...
Bir durgunluk var bu gün sende
Yüzündeki hüzün ele veriyor
Donuk bakışların dalarken uzaklara
Belirli olmayan ifadeler.
Dünyayı bir pula satacak kadar umursamaz.
Üzerine çöken kara bulutları dağıt ne olur
Gözlerimi Kapatıp İçime Çekiliyorum...
Dudaklarımın Ateşi Buluşuyor Dudaklarınla...
Çırpınıyor Yüreğim...
Sensizliğin Yükü O Kadar Ağır ki! Taşıyamıyorum...
Birbiri Ardı Sıra Sıcacık Yağmurlarım Dökülmeye Başlıyor Sana...
Hayatımın Uslanmaz Ruhuna, Tatlı Belasına...
Zaman her şeyi siler mi? Halleder mi? Zaman. En büyük mezar kazıcı. Her şeyimizi eline bıraktığımız; bazen hızlı, bazen yavaş bizi sürükleyen; geçmişimizi onaran; geleceğimizi umutlayan ve inandığımız zaman. Aslında gömüyoruz kendimizi ve dünyamızı bu kavramla. Gömüyoruz, sonra, ya lanetliyoruz ya da kutsuyoruz altındakileri... Göçmen kuş, hâlâ hayatımdasın. Beni reddeden, acıtan, yokluğuyla inciten, tüketen yönünle hayatımdasın; seven, paylaşan, çoğaltan ve değiştiren yönünle değil... Sensizlikle, bensizlikle, bizsizlikle yaşamaya çalışmak ne zor! Bulunduğum her yere sen siniyorsun. Her duvar sesini veriyor ve her köşe gözlerini...
yine seni sevdiğimi söyledim yıldızlara dün gece...
ve hayalinle beraber merhaba dedim yeni güne...
ilk mesajım senden geldi yine...
günaydın canım diye...
seni çok özledim diye...
seni çok seviyorum diye...
Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikayesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında sınırsız olanı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor hesabı yalnız verilen imtihanımızı. Aksine; her hikaye altını çiziyor yarımlığımızın..
Yanına sokuldu usulca ve başını göğsüne yasladı.
Uzun bir süre birlikte öylece kaldılar.
Küçük bir çocuk gibi kollarının altına girmişti.
Bir yandan onun başını okşuyor, bir yandan da saçlarından gelen çiçeksi kokuyu içine çekiyordu. Yasemin, papatya ya da ıhlamur gibi bir kaç beyaz renkli çiçeğin birbirine karışarak daha da güçlenmiş karışımını andırıyordu duyduğu. Sık dalgalı saçları ise pırıl pırıl ve upuzundu. Omuzlarına dökülürken, yükseklerden aşağıya akan bir nehirin zaptedilmesi imkansız vahşiliğini sergiliyordu adeta.
Arasıra da onun kalbinin atışını hissediyordu. Dikkatle dinlediğinde vuruş sesleri yumuşak ve çok derinden geliyordu. Sanki onun kalbi kendi kalbinin atışlarıyla eşzamanlı bir ritm içindeydi. Aynı anda ve aynı aralıklarla atıyordu her ikisi de.
Ve o, iki eliyle onun sol elini sıkı sıkı tutuyordu.
eyy gönlümün ateşine düşen kadın
gülümsemenle beni yakan kadın
gözlerinle yüreğimi delen kadın
mutlu olmayı herkesten çok hakeden kadın
sevmenin sevilmenin yakışacağı kadın
ne olur çekinme sende söyle
En güzel çiçekleri koklamak gibidir.
Ne güzeldi sana sarılabilmek.
Bir huzur deryasına girmek gibidir
Ne güzeldi sana sarılabilmek.
Ellerine tutunmak gözlerine bakmak
Tenini tenimde hissedebilmek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!