Karşı kaldırımdaki akasya
senelerdir duruyordu usulca
sonra sen geldin gitti kuşlar
rezil ve korkulu tüm bakışlar
son sözlerini döktü akasya
takıldı kaldı dalına akis ya
Siz dört yüz otuz dokuzu bilir misiniz
bilmem ne vadisinde sabahlayan kuşlar
ürkek, efsun bakışlar
ellerime dokunabilir misiniz, ya gözlerime
şiir yazacak kadar yürekli misiniz
sahi siz bilebilir misiniz
Biz ki zihinlere kazınanlarız
bizim şarkılarımız çalar plakta
uhuvvet ehliyiz vatan bekleriz
otursa herkes kalsak da ayakta
düşman dayasa da bağra hançeri
Bir sefer tası
bir pembe emzik
kömür karası gözler
boğazda düğümlü sözler
kaşlar çatık
BOZUKLUKLAR
Bozuk paralarım oldu benim hem de çok,
bozuk plaklarım
sonra bozuk kasetlerim
saatim vardı
Duman almış Hazar Dağı'n başını
bülbül yaslı öter güller kan ağlar
tozlar bürümüş toprağını taşını
viran olmuş gardaş bahçalar bağlar
Bir ışık yükselmiş Şeyh Ali Septi'de
ne hava ne su
ne de ekmeğin buğusu
bahçemdeki öğlen uykusu
…
eskisi gibi değil artık hiçbir şey
Eylül'dü gitti eylül de
bağlasan durmaz mevsimler
göz aç kapa göz
bu nasıl bir hız
elekten geçen insanız
fark etmez ki lisanımız
Bir garip ağlarsa köşede bucakta
ta güneşi yerinden sökesim gelir
yükselince feryad ı âhı âfâkta
zehri şerbet sayarak içesim gelir
fukaranın ekmeği küf mü olurmuş
Gün yirmi dört saatmiş
yirmi beşteyiz şimdi
yarın cuma ya da ertesi
ne haftalar bilirim bitmez tükenmez
sana göre ay otuz birdir en fazla
öylesi var ki bilmem kaç bin ay
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!