Siz dört yüz otuz dokuzu bilir misiniz
bilmem ne vadisinde sabahlayan kuşlar
ürkek, efsun bakışlar
ellerime dokunabilir misiniz, ya gözlerime
şiir yazacak kadar yürekli misiniz
sahi siz bilebilir misiniz
BOZUKLUKLAR
Bozuk paralarım oldu benim hem de çok,
bozuk plaklarım
sonra bozuk kasetlerim
saatim vardı
Duman almış Hazar Dağı'n başını
bülbül yaslı öter güller kan ağlar
tozlar bürümüş toprağını taşını
viran olmuş gardaş bahçalar bağlar
Bir ışık yükselmiş Şeyh Ali Septi'de
Bir garip ağlarsa köşede bucakta
ta güneşi yerinden sökesim gelir
yükselince feryad ı âhı âfâkta
zehri şerbet sayarak içesim gelir
fukaranın ekmeği küf mü olurmuş
Gün yirmi dört saatmiş
yirmi beşteyiz şimdi
yarın cuma ya da ertesi
ne haftalar bilirim bitmez tükenmez
sana göre ay otuz birdir en fazla
öylesi var ki bilmem kaç bin ay
Çok zor sorular sorabilir
bu da gelmez ki dersin çoğu zaman
astım dediğin elekten
kestim dediğin muhabbetten
envai çeşit melanetten
sınayıp durur hayat
Yine gönlümüzü okşar mı bir garip nağme
Yine başımızı alır gider miyiz sabahın fecrinde
Yine elimizde ışıldak yürür müyüz raylar üzerinde
Yine bölüşür müyüz kahvaltıyı bir tünelin üstünde
Gamsız kedersiz nasıl oluyorsa işte aynen öyle
Brüksel'den nasıl görünüyor dünya hiç uzatmadan söyle
Düşküne, mazluma yer veren ulu
Bir memleket var ki adı da Palu
Kralların beylerin kesişen yolu
Bir memleket var ki adı da Palu
Açar bağrını ölü ve diriye
Çocuk olmayı isterim
hem de çok
misket peşinde koşmak
ya da dünyayı sarıp topaçlara
çevirmek çevirmek çevirmek
çizgi çizgi zıplayıp
Aşık olan çocuklardık nedensiz
durup dururken
ev yapardık bulutlardan
hüznü çizerdik nehirlere
sebepsiz, hiç yere
aynı yıldızların altında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!