Eylül ayı hüzün ayıdır, sonbaharın başlangıcıdır: havalar giderek serinler, yapraklar sararır ve insanın içine tuhaf bir hüzün çöker. Anılar zihne hücüm eder, geçmişe doğru bir yolculuk başlar bazen…
Özellikle yüzyılın başında (İstanbul’da) eylül imgesi hüzün ve kederdir; bu da, doğanın kırık ışıklarının yansımasının getirdiği atmosferin yanı sıra Mehmet Rauf’un Eylül romanından kaynaklanmaktadır. Üstelik eylül, sonbahar ile de özdeşleşmiştir, yine bu romanın etkisiyle…
Her ne kadar bu denemenin konusu olmamakla birlikte öncelikle şunu belirteyim: Eylül bizde “siyasi bir imgelem” de olmuştur ve ne yazık ki çağrışımı son derece olumsuz, son derece anti-demokratik, son derece faşizan, son derece anti-hümanisttir.
Bunun dışında, iki yıldır dünya kamuoyunda da (ne yazık ki) çağrışımı son derece dehşetengizdir!
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta