Bülbül’ün melaline, neylesin gül neylesin,
Gül’ün bakıp haline, garip bülbül neylesin.
Ateş yanar köz olmaz, aşk’tan öte söz olmaz,
Çağırırım yar gelmez, neylesin dil neylesin.
Bir kırık pencere, bir yıkık duvar,
Tozlanmış düşlerden geriye kalan,
Üstünde yılların yorgunluğu var,
Sen gittin gideli bu şehir talan,
Bir kırık pencere, bir yıkık duvar
Gerisi boş hayal gerisi yalan.
Eylül, niçin bu kadar acımasızsın eylül,
Bozuldu bak bahçeler, virane oldu gönül.
Niçin sen geldiğinde, bir hüzün çöker bana,
Niçin kopar içimde bu delice fırtına.
Bir lakabı şah-ı merdan, diğeri haydar değil mi,
Ali gibi yiğit var mı, haydar-ı kerrar değil mi.
Biri Kuran elindeki, biri Zülfikar değil mi,
Allah’ın aslanı Ali, yenilmez serdar değil mi.
Yaban gülüm, sevdiğim, içimdeki hoyrat gam,
Senin ile başladı benim kendimle kavgam,
Bir son bahar hüznüydün, eylülü tattım sende
Seni hep seveceğim, sen bırakıp gitsen de,
Şen şakrak rüzgarlarla dans ederken laleler,
Hicran bir kurşun gibi sineme saplanıyor,
Zavallı düşlerimde sönüyor meşaleler,
Bahtımın karanlığı ruhuma kaplanıyor,
Şen şakrak rüzgarlarla dans ederken laleler.
Bahar olur güller biter, Biter Ali, Ali diye,
Dallarında bülbül öter, Öter Ali, Ali diye
O’na dendi bir gün deli, delil oldu şah-ı veli,
O gün bu gün seher yeli, eser Ali, Ali diye.
Ya Hazreti Hüseyin! anıp da Kerbela'yı,
Zari zari inleyen, dönen asuman ağlar,
Kanına giren eller buldu Hakk’tan belayı,
O zalimler azapta, şimdi an be an ağlar.
Ağlar hep Hüseyin’e göklerdeki melekler,
Deli gönül sen dervişlik, Edemezsin dedim sana,
Pek çetindir bu Hakk yolu, Gidemezsin dedim sana.
Ben en başta dedim sana, Edemezsin dedim sana,
Pek çetindir bu Hakk yolu, Gidemezsin dedim sana.
Bu gece derdime, yıldızlar tanık,
Düştüğüm bu çıkmaz, dar sokaklarda,
Birde bir türkü var, ben gibi yanık,
Duyarım söylenir çok uzaklarda,
Bu gece derdime, yıldızlar tanık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!