Sen içimden kopup gelen fırtına
Hasretim herşeyden gizlediğim
Biter mi bu yolculuk yüzyıl sonra
Artık yaşamaktan yorgun düşeceğim
İsyanıma aldırma
O karanlık yağmurlu günde seni görünce
ordularım saraylara yürüyordu bozkırdan
yaralı bir savaşçıydım ayağa kalkmam için
destek almam lazımdı ceylan bakışlarından
çünkü kalbimi yerinden sökmem gerekiyordu
öfkeyi toprağa gömmem gerekiyordu
Gözlerin gül rengi ışıklar içinde
Sözlerin mest eder gönlümü viranede
Canıma can katar semaverin buharı
Ab-ı hayat gibidir cam bardakdaki çayı
Söyle ey! dost bugün bize bir müjde yok mudur
Aşıklar Kerem gibi bugün umutsuz mudur
Yıkamadık bu setleri affet bizi ey! şehir
Şimdi günah çığ gibi gökyüzünü örterken
Sularında bin dikdatör kanı mı içilir
Utanır mı füzeler kundakda ki bebekten
Hamza'nın bağrına saplanan mızrak gibi
Saplanır bağrına imansızın elleri
Bütün tanışma sözcükleri bitti
Havadan,sudan herşeyi konuştuk
Ne dağarcığımda kelime kaldı
Ne tabancamda kurşun
Uyku da indiremedi göz kapaklarımı
Her şeyi düşünürdüm de ey! gece
Kendimi böylesine siyahlara hapsedip
Güneş gibi sahipsiz bir nurla doğrulacağımı
Issız vahalarda serapların diliyle
Kendimi karanlığa atacağımı
Düşünemezdim...
Saraydan sürgünlere giden yoksa sen miydin
çekik gözlüm kuzeyin dağlarında değildin
zaman tünelinden mi düştün söyle bu çağa
hangi güçtü esir eden seni asri zindana
savaş meydanlarında yenilgiler kaderdir
seni yurdundan koparan zalim bile dertlidir
Gün dediğin göz kırpması gibidir
Bana gece uzun gelir
İnsana yalnızlığı,sonsuzluğu hatırlatır
Ruhunla hesaplaşmak için
Oldukça uzun bir zaman tanır
Seninle konuşmaya başladığımdan beri
Hep keder hep hüzün çöktü üstüme
Keşke öğrenmeseydim bulutların dilini
Sen kıydın ey! yağmur,sen kıydın gençliğime
Bana bir yol çizdin ki karanlığın içinde
Gönlüme ne zaman düşse bir heves
Canlanır hayalimde yeşil bir ova
Unutulup gider zihnimde hasret
Her baktığın yerde bir iz bırakır
Gözlerin dalgın,gözlerin nemli,gözlerin gurbet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!