Ay, dolunay
Zaman bir yaz gecesi
Ve ben üşüyorum
Ay, dolunay
Saat gece yarısı
Anladım;
Ben beni anlatamıyorum…
Ne zaman /hani kırk yılda bir derler ya/
Anlatmaya çalışsam
Birkaç kelime ben,
ELLİ
Bir yıl daha düştü
Takvim yapraklarından
Yaş elli
Artık yerimiz belli…
İçimde tarifsiz hüzün
Yüreğimde derin sızı
Gönlümde alev alev bir yangın…
Bugün göremedim yüzünü aşkım
Bugün duyamadım tatlı bir sözünü
Bugün bulamadım izini
Korkuyorum ”haklıymışsın” denilmesinden. O kelime bana söylendiğinde, yüreğime bir şeyler saplanır; acı duyarım. Böyle bir haklılık payı verilmesi hiçbir zaman sevindirmez beni; aksine bir şeylerin daha kaybedildiğinin itirafıdır bu.
“Sen haklıymışsın” duymak istemediğim ancak diğer yandan duymam gereken de bir söz; acı verse de… Sonra “keşke”ler uçuşur zihnimde, bunlar kelimelere dökülse de dökülmese de… Bu kez, keşkelerin sivri uçları batar “haklıymışsın”ın ardından, yüreğimin duvarlarına çarparak, dışarıya çıkmak istercesine… Bu keşkeler senin/sizin yüreğinizde de hasar yapmıştır, eminim.
“Sen haklıymışsın” sözünü; sevdiğim, değer verdiğim insanlardan duymak bana çok acı verir. –ki her insan değerlidir gözümde ve gönlümde- Ta ki gördüğü, yaşadığı, yanıldığı, düştüğü, acı duyduğu halde yanlışında ısrarı olmadığı sürece…
Evet öyle, sevdiklerimden duyduğum “haklıymışsın”lar ile yüreğime bir şeyler saplanır hemen. Yine bir şeyler yitirilmiştir ve bu bazen çok büyük şeyler olabiliyor. Telafisi çok zor ya da imkansız…
Küçük şeylere göz yumduğum, sustuğum çok olmuştur. Hani düşe kalka ayakta sağlam durmayı öğrenmek adına…
Ben çok bilirim, her şeyin doğrusunu bilir, doğrusunu yaparım gibi bir iddiam yok; asla olamaz. Kimsenin böyle bir iddiasının da doğru olması mümkün değil. Mesele “görmek, görebilmek meselesi, “farkındalık” meselesi… Bazı şeyleri bazı kimselerden daha iyi görebildiğimi söylemektir benimkisi ve “görünen köy kılavuz istemez” misali… Görünenlerin ot mu, çöp mü olduğunu; duvara vuran gölgenin çiçek mi böcek mi olduğunu görmek ya da sezmek “farkındalığı”dır bazılarıyla aramızdaki fark.
Bu gece ağlayacağım
Belki de son kez ağlayacağım
Bu gece sevdiklerime son kez ağlayacağım
Çünkü
Bir daha ağlamayı düşünmüyorum
Çünkü
ben sevmez olur muyum hiç,
ben aşkı bilmez olur muyum hiç,
yüreğimdeki küller aldatmasın,
küller arasında kor alevini görmez misin hiç...
bir şarkı, bir şiir sizi alıp götürmez mi bazen uzaklara,
PSİKİYATRİK HALLER…
Uzun zaman oldu dostlar
Ne bir mektubunuz var, ne de bir haber
Şiirlerinizden, şarkılarınızdan vaz geçtim,
Bir selamınız da yeter…
Birkaç gazete kağıdından soframız
Birkaç domates dilimi
Birkaç biber, acılısı ve yeşili
Ve mangalda duman duman sardalya
Şişede rakı, bir tutam da limonlu roka
Gerisi bizim için angarya…
Saatlere Yenik Düştüm...
Yine saatlere yenik düştüm gecenin üç buçuğu, yine seni beklediğim bir gecenin sabahı yaklaştı. Gecelerim özlem kokuyor, senden, sevginden, sıcaklığından yana. Biliyorum yine gelmeyeceksin, biliyorum ama anlatamıyorum şu deli gönlüme… Aslında o da biliyor senin gelmeyeceğini, gelemeyeceğini. Lakin, senin gelebilme ihtimalini yaşamak ona haz veriyor. Senden yana hayal kurmaktan usanmıyor…
Saatlerle yarıştığım, saatlere yenik düştüğüm, saatlere isyan ettiğim şu anlarda, aslında odam senle dolu… Yanımda sen varsın, biliyor musun…? Ellerim ellerinde, gözlerim gözlerimde, sıcaklığın tenimde… Odam senle dolu, içtiğim kadehi seninle kaldırıyorum; bir yudum sen, bir yudum ben içiyoruz, paylaşıyoruz, her şeyimizi olduğu gibi kadehimizi de. Çalan aşk şarkılarını birlikte fısıldıyoruz… Şimdi de göğsüme yasladığın başına, başımı koyuyorum… Saçlarını ellerimle sarıyor, seviyor, tarıyorum… Sonra uzanıyoruz sırt üstü, gökyüzünde yıldız kümelerine dalıyor gözlerimiz ve kayboluyoruz… Bir masal mutluluğu derinliğinde coşkuyla atıyor yüreklerimiz… Ardımızdaki Kazdağlarının oksijenini soluyor, bir şarkının bestesi gibi ahenkle nefeslerimiz…
Ve bir saatin vuruşuyla irkiliyoruz, kırılıp dökülüyor her şey… Ne çabuk, ne çabuk geçmiş saatler yine… Bir daha kahroluyorum, kasvetli gri kara bulutlarla ağaran güne lanet edesim geliyor…
Saatin sesinden, saatin akrebinden yelkovanından ve gündüzü karşılayan sabahlardan nefret ediyorum… Nefret ediyorum, gecelerimi benden aldıkları için, gecelerime sığmayan düşlerimi, hayallerimi çaldıkları için…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!