Ümüğe taksan da iğneli gıravatı
Yemine katsan da ana ve avratı
Fethetsen yönetsen de fütuhatı
İnanamam sen insan olamazsın
Ne kadar yaşasan da ölemezsin
Güneş doğunca karşımda azı dağından
Sarı beyaz örtü gibi çiçek açasım gelir.
Göçler gelir selaldımdan soğuk bunardan,
Bir kuzu gibi koyun peşine koşasım gelir.
Baş yaylaya çiçek açtığında ilk bahardan
İnan ki; değil sana kastım
Cahiller ile sohbeti kestim
Davasız kimselerden bıktım
Bu nedenle hızla uzaklaştım
Ana neden böyle gara saçım ağardı
Boyum kısaldı neden benzim sarardı
Babam olsa bir gün gelir beni arardı
Ana çekilmez kara yazılar var bende
Ana dertlerimi sıra sıra tekrar edeyim
Sen kasvet ile kin türkülerini söyle
Ben barışcı sözlerimi hep söylerim
Bir zaman sonra yere bakınca şöyle
O gün sevincimi haykırarak söylerim
Hep bağırdın şu hakikatin peşinden
Bülbül vari ünleyen sesim ile
İnleyerek çağırırım yaylam seni
Nefesim avazım tükense bile
İşaretle sayıklarım yaylam seni
Atsalar gurbetin inine sinesine
Arzunuzu anlarız kabiliyetimiz vardır bizim
Yat yuvarlan istersen bilir aklımız var bizim
Gehi yazın, gehi çizin, ya da dur biraz uzun
Aklınızın almadığı mefkûremiz vardır bizim
İşimiz çok yapacak hizmetimiz vardır bizim
Şehirlerin güzeli Karamanı bana sor
Tarihteki şanlı Larende’yi bana sor
Süslü gelin gibi tezyinatı göz yumar
Akılları baştan nasıl aldığını bana sor
Havasında suyunda bahşeden hayatı
Mel’un Sahtekârı salıverdim
Çok çok zararda kalıverdim
Derin tefekküre dalıverdim
Bir daha alanın da avradını
Kim ki; sahtekâra aldananın
Bakmayı duymayı kavuşmayı da terk ettim
Anlamadım noldu nettin de beni sen ettin
Dağa, daşa, yere çaldın da neye benzettin
Canım gitti, ruhum uçtu gözümü kör ettim
Sevenler gayb’olurmuş onu da sen öğrettin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!